Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kırsal kesim gazete okumaz derler. Ama bu saptama, tarımla ilgili yazıların ilgi çekmediği anlamına gelmiyor.
Türkiye'nin tarım ve hayvancılıkta yeniden kendi kendine yeter hale gelebilmesi için devreye sokulacak yeni stratejilerle ilgili görüşleri aktardığımda hemen yankı buluyor. Çok sayıda alternatif görüş belirtiliyor. Anlaşılan değişik çevrelerden pek çok kişi, değişik ölçeklerde ve farklı yöntemlerle tarıma girmek için kafa yoruyor, fırsat kolluyor. Özellikle aile tarımı ya da bahçe tarımı diye tanımlayabileceğimiz küçük ölçekli doğal tarıma yönelenlerin sayısı hızla artacak gibi duruyor.

Finansmanı kolay
Nüfusun yüzde 40'ının kırsal kesimde yaşadığı bir ülkede çok geç kalınmış olsa bile olumlu bir gelişme. Bana öyle geliyor ki, Arı Hareketi'nin Gençlik Grubu'ndan üniversite öğrencilerinin, Kars'tan Muğla'ya kendi bulundukları illerde üniversite, yerel yönetimler ve halkı biraraya getirerek sonuca ulaştırdıkları küçük ölçekli, ama anlamlı projelere yakında tarımla ilgili olanlar da eklenecek. Ve maliyetler çok düşük olduğu için gerektiğinde finansör de kolayca bulunabilecek.

Sebze-meyve dersleri
Bu arada geçen hafta bu köşede e - posta mesajı yayınlanan emekli ziraatçi okurumun, okullarda sebze - meyve yetiştirme dersleri önerisine çok sayıda destek geldi. Eğitimcilerin bilgisine... Uygulamak için kimseden izin almaya gerek yok. Öğrencilerle hoş bir diyalog ortamı yaratabilme imkanı da cabası...
Köşeme zaman zaman kayda değer katkılarda bulunan, İslam ülkelerinin geri kalmışlığıyla ilgili tartışmanın da fikir babası değerli okurum Taylan Şekerci de balkonunda sebze - meyve yetiştirenlerdenmiş meğer. Son gönderdiği e - postada, bitkiler sayesinde akşamları iş dönüşü ailecek hoşça vakit geçirmenin de mümkün olduğuna dikkat çekiyor:

Aile içi diyaloga katkı
"Bahçeşehir'de oturuyoruz. Genişce 2 balkonda, saksılarda yetiştirmeye çalıştığım bir sürü bitki var: Palamut, Piynar, Gül, Ceviz, Zeytin, Palmiye, Hurma, Yasemin, Fıstık çamı, Domates, Biber, Maydanoz, Fesleğen, Kuşkonmaz.
Bunların bir kısmı henüz fidan halinde, bir kısmı ise tadımlık ürünler veriyor. Güneydoğu ve kuzeybatıya bakan balkonlardaki bitkilerin davranışlarının farklılığına şaşmamak imkansız. Bu arada saksılardaki toprağı dağlardan, yaylalardan getirdiğimi de belirteyim. Örneğin bu topraklarla gelen yabani kuşkonmaz, bendeyken çıktı ve şu anda 3 yaşında.
3 ay sonra 2 yaşına basacak olan, henüz birkaç kelime konuşan kızım Gülüm, her bitkiyi ben sorunca parmağıyla gösterebiliyor. Evde bitki yetiştirmenin bizim küçük ailemiz için ilk akla geliveren yararları şunlar:

  • Hiç suni gübre, ilaç vb kullanmadan yetişen yiyecekleri tatma, koklama şansı.
  • Bitkileri yetiştirirken yaşanan zorlukları görme (parazit, hastalıklar, rüzgar, fazla su, az su gibi)
  • Akşam işten dönünce kızlarımla birlikte hoşça vakit geçirebileceğimiz bir uğraşı."

  • Salonda bodur elma!
    Bey - Tarım'dan gelen e - postada ise kent yaşamından bunalan, betonlaşmanın içine hapsolmuş insanlar için satışa sundukları, balkona da salona da konabilecek bodur elma, bodur şeftali, bodur kiraz v.s. ağaçları tanıtılıyor. Telefon açıp sordum. Üzerinde 5 kilo elma bulunan 1 yaşındaki ağaç 20 milyon lira, 10 - 15 kilo elma bulunan 2 yaşındaki ağaç 40 milyon, 22 - 30 kilo elma bulunan 3 yaşındaki ağaç 55 milyon liraymış. Elmalar bir hafta sonra, şeftaliler 2 hafta sonra dalından koparılıp yenmeye hazır hale geleceklermiş. Tüm meyveler, Avrupa'da 5 yıldızlı diye tabir edilenlerdenmiş. Günde 2 litre su isteyen bu bodur ağaçlar, güneş görmeleri şartıyla balkonda da salonda da yetiştirilebiliyorlarmış.