Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ben masanın bir yanında, onlar öbür yanında 20 yılda kim bilir kaç Merkez Bankası Başkanı eskittim. Bizde Merkez Bankası başkanları ABD'nin Alan Greenspan'ı gibi 14 - 15 yıl yerlerinde duramıyorlar ki...
Sonuncusuyla da dün tanıştım. Hatta sadece kendisiyle değil, toplantı sonrasında "Ben Atıf Serdengeçti," diye elimi sıkıp kendini tanıtan, ama tanıtmasa da oğluna çok benzediği için kim olduğunu kolayca tahmin edebileceğim muhterem babasıyla da sohbet etme şansım oldu.
Dünya Gazetesi Genel Yönetmeni Osman S. Arolat'ın davetine iyi ki katılmışım. Serdengeçti'yi birkaç kez daha dinlersem, Türkiye'nin enflasyonla 25 yıllık serüveninin noktalanabileceğine benim bile aklım kesecek neredeyse. Konusuna fevkalade hakim, kafasının içindekiler berrak, muhakeme kalibiyeti yüksek, neredeyse kendisine zarar verebilecek ölçüde açık sözlü, toplantının soru - cevap bölümündeki en zor sorularda bile lafı gevelemek yerine en son söyleneceği en başta küt diye söyleyiveren, anlayacağınız benim ruhuma pek uygun ve bugüne kadarkilere benzemeyen bir Merkez Bankası Başkanı var karşımızda. Kelimelerin arasına yüksek politika sıkıştırıp hafif tepeden bakan edası da yok. Alabildiğine şeffaf.

Zaten Merkez Bankası'nı da şeffaf, bağımsız ve kamuoyuna hesap verebilir hale getirmek istediğini, bu amaçla yeni bir iletişim stratejisi geliştirdiklerini, ayrıca Anadolu'yu dolaşarak hedeflerini anlattıklarını söylüyor. Nitekim dün konuşmasını yaptığı saatten itibaren gösterdiği slaytların tümünü, Merkez Bankası'nın web sitesinde bulmak mümkün. Hatta o grafiklerden birini yandaki sütunlarda görebilirsiniz.
Ama şimdi ben bu kadar ballandırdıktan sonra web sitesine girip de kaçırdıklarınızı telafi edebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü Serdengeçti ile geçirdiğimiz 2.5 saatin her dakikası değerliydi. Onun 1 saatlik takdiminde enflasyonu düşürmenin Türkiye için neden çok önemli olduğunu ve Merkez Bankası'nın enflasyon hedefine ulaşmaktaki kararlılığını dinledik. Dünya Bankası eski başkan yardımcılarından Atilla Karaosmanoğlu ve Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ümit Oran gibi çok sayıda katılımcılının soru ve katkılarına Serdengeçti'nin lafını hiç sakınmadan verdiği yanıtlar da dinlemeye değerdi. Tümünde onun hedefine varmaktaki kararlılığı açıkça görülüyordu.

Örneğin Oran'ın ihracat için döviz kuruna müdahale talebine şöyle yanıt verdi:
"Ülkenin rekabet gücünün korunmasıyla ilgili Merkez Bankası'na verilmiş tek bir görev yoktur. Zaten rekabet gücü de akşamdan sabaha kaybedilmez. Merkez Bankası'nın görevi ihracatı geliştirmek değil, parasal istikrarı sağlamaktır."
Serdengeçti bir başka soru üzerine "Türkiye'de onca istikrar politikası uygulamalarının yarı yolda bırakılması nedeniyle insanlar, Merkez Bankası'nın ve hükümetin koyduğu hedeflere inanmamaktadırlar," deyince benim kafamı kurcalayan soruyu sormanın tam sırası diye düşündüm:

Rüşdü Saracoğlu döneminde de Merkez Bankası bir süre özerk bırakılmış, ama siyasiler bu özerkliğin sürdürülmesine izin vermemişlerdi. Özerklik yasasının çıkmış olmasına rağmen siyasilerimizin, seçim zamanı geldiğinde Merkez Bankası'na müdahale etmenin bir yolunu bulacakları konusunda kamuoyunda ciddi kuşkular vardı. Ayrıca Türkiye, yasaların uygulanmaması konusunda da sabıkalıydı. Merkez Bankası'nın bu kez özerkliğini sahiden koruyacağına gerek kamuoyunun, gerekse benim inanmam için geçerli neden var mıydı?
Serdengeçti'nin ilk tepkisi "Yasa ortada. Merkez Bankası'ndan kredi açarsam hapse girerim" oldu. Ancak hemen ardından, yasal çerçevenin hapis mi başka bir cezai müeyyide mi olduğu konusunu hukukçularına danışması gerektiğini söyledi.