Tamam, beni ikna ettiniz! Balkonda meyve - sebze yetiştirmek tez zamanda moda olacak.
Yaz günlerinin rehavetine rağmen dünkü yazıma gelen e - posta, telefon ve faks sayısındaki çarpıcı artışı başka türlü açıklamam mümkün değil.
İyi ki Bey - Tarım'ın telefonunu, e - posta adresini falan yazmamışım. Yazmış olsaydım, balkonda sebze - meyve yetiştirmeye bu denli özlem duyduğunuzun ve istekli olduğunuzun kesinlikle farkına varamayacaktım.
Gülçin Dinçer, Cahit Sabır, Didem Şahin, Yurdanur Taneri, Derya Kılcı, Tuna Kubilay, Ediz Emon, Okan Gümüş, Ahmet Çavuşoğlu, Yıldız Kılıç, Ali Güral, Nazlı Kar, İsmet Cömert, İstanbul'dan Ömer Sarı, Feride Süerdem, Mete Özdemir, Yeşim Demirezen, Ali Ayhan, Hakan Akkaya, Anadoluhisarı Ticaret Meslek Lisesi müdür yardımcıları Canan Çiftçi ve Meliha Kocataş, Bahçeşehir'den Ebru Senher Aytar, Bursa'dan Haluk Payaslıoğlu, Ankara'dan Özgen Dirim ve eşi, Silivri'den A. Kemal Tosyalı, İzmir'den Ferhat Çakan...
Ve telefon, faks ve e - postaların öğleden sonra da ardı arkası kesilmediği için pes edip isimlerini sıralamaktan vazgeçtiğim diğer sevgili okurlarım: Yoğun ilginizden fevkalade memnunum, ama Bey - Tarım'a kefil falan olmadığımı da derhal belirtmek isterim. Balkonunuza bodur elma ağacı almak için sabahın köründen başlayarak Bey - Tarım'la bağlantı kurabilmek için peşpeşe bizi arayacağınızı nereden bilebilirdim ki? Eğer bu yoğun ilgiyi tahmin edebilseydim, geçen hafta yazdığım "Saksıda meyve - sebze dersleri" başlıklı yazım üzerine e - posta gönderdiği için haberdar olduğum Bey - Tarım adlı firma ile yetinmez, mutlaka küçük bir araştırma yapar, önünüze birkaç alternatif koyardım.
Bey - Tarım'la ya da fidecilerle ilgili bilgi sormayıp sadece görüş belirten okurlarım da var, ama parmakla sayılacak kadar az. Asistanım, Bey - Tarım'a ulaşma dışındaki sorularınızı yanıtlamak üzere araştırmalarına devam ederken, ben Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hami Öz'ün ilginç e - postasını sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Ne iyi etmişsiniz bu konuyu gündeme getirmekle! Yıllardır bu konuyu hanıma anlatırım. Hanım da bana 'Sen hâlâ köyden şehre inmemişsin' der. (Malum hanımlar her zaman haklıdır!) Hanım İstanbul doğumlu (hakiki şehirliymiş).
Ben 8 sene ABD'de kaldım. Söylemesi ayıp master ve doktora yaptım. Ayrıca 2 sene asistan profesör olarak çalıştım. Bulunduğumuz yerlerde belediyeler, kent dışına yakın yerlerde herkese 1 metrekare bedava yer veriyordu. Oraya gidip 1 metrekare yerle uğraşıp stres atıyorduk. İnanılmaz eğleniyorduk. Hele çileklerimiz... Yetiştirdiğimiz çilekler hepimize yetiyordu.
Oturduğum üniversite evinin bahçesinde de, isteyene 2 - 3 metrakare yer veriyorlardı. Bakımı size ait. Salatalık, domates, biber, havuç yetiştirdiğim o küçücük bahçeme bir tavşan geldi. Benimle havuçları, sebzeleri paylaştı. İnanılmaz keyif alıyordum. Yorgunluğumu gideriyordum. Öyle verimli oluyordu ki o 2 metrekare yer.
Şimdi işin en çarpıcı kısmına geçiyorum. Şaşırmadan okuyun lütfen! Üniversiteden bir arkadaşım vardı Amerikalı. Bir gün evine gittim. Cuma günleri verilen parti cinsinden bir şeydi. Derken yanlışlıkla odasına girdim bir şey ararken. Bir de ne göreyim:
Suni güneş ışığı veren floresan lambalar ile büyütülen, benim pek de fazla aşina olmadığım bir takım bitkiler. Öyle bakakaldım. Ne meraklı çocuk dedim, evinin bir odasını botanik bahçesi yapmış. Merak edip bunlar ne bitkileri diye sordum. Marijuana demez mi! O odada yetiştirip satıyormuş. Hem kirayı, hem de okul taksitlerini ve diğer masraflarını bu bitkileri satarak karşılıyormuş. Nasıl fikir ama!"
Marijuanası Amerikalının olsun. Biz, lezzeti çocukluk anılarımızda kalan domatesi balkonumuzda yetiştirelim yeter!