Bahçemdeki bitkilerin susuzluğunu alıyor, benim de su hasretimi.Yabani siklamenlerin, frezyaların, Kıbrıs lalelerinin, turuncu krokozmiyaların, tomurcuklu portakal ve limon ağaçlarının, yeni yaprak açmış bademlerin, dut ve incirlerin üzerine yağmur düşüyor. Selvilerin ve çamların tozunu alıyor. Yalancı kavakların arasına gerili hamağı ıslatıyor.Yağmurdan başka ses yok. Yağmur, inşaat işçilerini içeri kapatıp çimento makinelerini susturdu. Keşke günlerce devam etse.Mart -ihtiyar toprağın her yıl geri gelen gençliği- adada ayların en güzelidir. İki gündür yağmur yağıyor. Yavaş, yumuşak, gök gürültüsüz, neredeyse sessiz bir yağmur. Yazın kurak sıcağında fırınlanmış cılız topraktaki tohumları canlandırır, ot ve çiçek fışkırtır. Kıroların ve hödüklerin çöplüklerini ve pisliklerini örter.Bahar bitkileri tarlalarda, dağ eteklerindeki inşaatların dibine kadar sokulur, gelmekte gecikmeyecek olan sıcaklarda dökmek için tohum besler. Yıllarca uykuda kalabilen bu tohumlar bir gün doğadan çalınanı geri almak için pusuya yatacak. İnsanlar görmeyecek, ama onlar hep orada olacak.Martta arılar, karıncalar ortaya çıkar, kirpiler kış uykularında esnemeye başlar, keklikler gebe kalır. Kırlangıçlar geri dönmeye başlar.Hava soğuk, temiz, tütülüdür.Mart, insanın geçici, yaşamın kalıcı olduğunu hatırlatır.Ertesi gün ormanın içlerinde, alıç ağaçlarının bulunduğu düzlüğe vardığımda yirmi metre kadar önümde gürültüyle altı keklik havalandı. Gak gak öterek ve kalbimi zıplatarak. Üçü sağa, üçü sola gitti, çam ağaçlarının arasında kayboldular. Esneyen kirpi Keklikler aynı anda kalkma konusunda nasıl anlaştılar? Hangilerinin sağa, hangilerinin sola gideceğini nasıl kararlaştırdılar? İçlerinde hangisi kalkın komutunu verdi? Bu soruların cevabını kim bilir?Keşke insan canlıdan canlıya atlayabilse. Birkaç aylığına keklik, karga, nar ağacı olabilse, birkaç günlüğüne gelincik.Bir zamanlar burada, ormanın ortasında, insanlar yaşıyordu. Yıkık üç-dört taş ev, bakımsız zeytin ve keçiboynuzu ağaçları var. Bir yerlerde bir su kaynağı olmalı.Otların üzerine uzanıp başımı güneşe döndürüyorum ve şapkamı yüzümün üzerine koyuyorum. Üzerimde arılar uçuşuyor. Yüzlerce arının vızıltısını duyuyorum. Onları buraya sarı çiçek açmış katırtırnakları getirdi. Beni insan, inşaat, araç, elektrik direği, su borusu, açgözlülük, hamlık, olmaması getirdi. Ben de azaldım, böyle yerler de; ama birbirimize yetiyoruz.Umarım burası, benim burada olduğum kadar benim burada olmamdan memnundur. mmunir@milliyet.com.tr Canlıdan canlıya
Özay Şendir
Hamaset ile siyaset arasına sıkışmak...
20 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yıllık izin hakkında her şey
20 Haziran 2025
Abbas Güçlü
İşsizlik mi iş bilmezlik mi (5)
20 Haziran 2025
Zafer Şahin
İsrail’in sessiz Kıbrıs işgali ve Ekim seçimi..
20 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş ne zaman bitecek?
20 Haziran 2025