İsrail'in jetleri var; Filistinlilerin, bırakınız uçağı, uçaksavarı bile yok.İsrail'in tankları var; Filistinlilerin, bırakınız tankı, tanksavarı bile yok. Sharon, Filistinlileri ne zaman cezalandırmaya karar verse havadan jetlerini salıyor. Jetler sivil/asker, kadın/çocuk demeden, üzerlerindeki insanlarla birlikte Filistinlilerin yaşadıkları bir b"lgeyi yerle bir ediyor. Sharon karadan tanklarını saldığında, kaç binayı ve kaç mahalleyi, neresini isterse orayı silip süpürüyor. Filistinliler çaresiz, bir doğal felaketin sonunu bekler gibi, İsrail Başbakanının kendi jetlerine ve kendi tanklarına verdiği "misyon" un tamamlanmasını bekliyorlar. Sonra, "lülerini g"müyorlar.İsrailliler, ellerinde bir kırmızı tebeşir, Filistin'in devlet başkanı statüsündeki ve ABD Başkanları dahil, bütün yabancı y"neticilere Filistin halkı adına muhatap olmuş - ve muhatap - Arafat' ın oturduğu mahallenin etrafına bir çizgi çekiyorlar: Buradan dışarıya çıkman yasak! Ne yapsın, Filistinliler?Bu, "Filistin Meselesi" nin konu edildiği bir yazı değildir. Bu, duvara sıkıştırılmış bir kedinin çaresizliğinin ne "Filistin Meselesi" nin, ne her hangi bir başka meselenin ç"zümüne yardım getirmeyeceği basit gerçeğinin hatırlatılmasıdır.Filistinlilerin uçağı ve uçaksavarı, tankı ve tanksavarı yok ama üzerine dünyayı uçuracak patlayıcı sarılmış "canlı bomba" ları var. İsrail'in de onlara karşı çaresi yok. Ter"r sadece birey veya "rgütlerin devlete karşı düzenledikleri kanlı eylem değildir ki.. O eylem devlet tarafından birey veya "rgütlere karşı düzenlendiğinde de ter"rdür. O zaman iş "yumurtanın mı tavuktan, tavuğun mu yumurtadan çıktığı" ikilemine geliyor ki onunla hiç bir yere varılması imkanı yoktur.Nitekim, varılamıyor da.. Duvara sıkıştırılmış kedinin, bütün tırnaklarını dışarı çıkararak ve korkunç bir yüzle üzerinize sıçradığını herkes bilir. Ne yapsın hayvancağız? Bush, yeni statüsünü sevdi Çünkü George W. Bush 11 Eylülün kendisine kazandırdığı statüyü, başına Tanrı tarafından kondurulmuş bir nimet olarak g"rmektedir ve o statüyü kaybetmeme çabasındadır. Çünkü George W. Bush 11 Eylül "ncesinde Başkanlık seçimlerini kıl payı - ve g"lgeli - şekilde kazanmış, prestiji pek yüksek olmayan, cehaletiyle alay edilen bir Başkandı. 12 Eylül günü prestijinin bir roket gibi, aklına dahi getiremeyeceği bir düzeye fırladığını g"rmüş ve kıymetini anlamıştır. Bunun, eline müthiş bir güç verdiğinin de farkındadır. Bundan dolayıdır ki bir Amerikalı gazeteci onun hakkında geçenlerde "Yeni Makyavel" deyimini kullanmaktaydı.* * * Makyaveller daima tehlikelidirler. Başkanın en yakın çevresindeki bazı kimselerin bu yüzden ihtiyatlı davranmaya, fren g"revi yapmaya çalıştıkları sezilmekte. Washington' da hava o iken Ankara' da yoğurdun üfleyerek yenmesi gerekmez mi? Halburi ABD, "zellikle 11 Eylülden bu yana yeni anlam kazanan Pax Americana ile b"yle durumlara çare getirme gibi bir g"rev üstlenmiş g"rüntüde. Ancak bunun yerine getirilebilmesi için "krizleri sürdürme" değil, "krizleri s"ndürme" amacının güdülmesi lazım. Bush ise bunun tam aksi, yeni krizlerin peşinde. Bin Ladin, hatta Talibanın başı Molla ™mer yakalanmamış da olsalar Afganistan yangını s"ndürülmüştür. El Kaide "rgütünün dişi büyük "lçüde s"külmüştür. ABD Başkanı bir yılda d"rt defa kabul ettiği Sharon'a "duvara kedi sıkıştırma" metodundan vazgeçmesini "ikna edici tarz" da salık verebilirdi. Bunun yerine Bush "Şeytan üçgeni" ile dünyaya yeni kriz getirmekte, kendisine yeni misyon biçmektedir. "Krizler, her ne pahasına olursa olsun sürmelidir!"