27.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bu hafta GazetePazar'ın kitap bölümünde (10. sayfa) Begüm Soydemir'in Kürşat Bumin ile yaptığı röportajı okuyacaksınız. Bumin'in yakında piyasaya çıkacak olan Medyakronik adlı kitabı vesilesiyle yapılan bu haber, yer darlığı nedeniyle birçok önemli tartışma konusuna şöyle bir değinip geçmek durumunda kalıyor.
Sözünü ettiğim konuları önemsediğim için burada biraz açmak istiyorum... Kürşat Bumin, röportajda da söylediği gibi, kendini "solcu" olarak gören bir kişi. Topluma ve devlete eleştirel bir gözle bakıyor. Kaleme aldığı kitaplarda (Sivil Toplum ve Devlet; Batıda Devlet ve Çocuk; Demokrasi Arayışında Kent; Okulumuz, Resmi İdeolojimiz ve Politikaya Övgü) bu tavrı açık bir biçimde görüyoruz.
Ancak... ve... ne ilginçtir ki... ne yazık ki... Kürşat Bumin, Yeni Şafak gibi "islamcı" bir gazetede yazıyor! (Kendinize uygun bağlacı seçebilirsiniz.)
Neden islamcı bir gazetede yazıyorsunuz, sorusuna Bumin şöyle cevap(lar) veriyor: "Teklif onlardan geldi... Diğer gazete yöneticilerinin bu yönde bir talebi olmadı... Profesyonellik budur..."
İşin bir başka yanı da şu: Bumin'in yazıları İletişim gibi "eleştirel" yönü ağır basan kitaplar çıkartan (ya da öyle tanınan) bir yayınevi tarafından basılıyor. Birçok kişiyi şaşırtsa bile bu durum sadece Kürşat Bumin'e has değil. Son dönemde fikir hayatımız öylesine büyük değişiklikler geçirdi ki başka yazarlar da kendilerini "tanıyanları" (yoksa "tanımayanları" mı demeli?) şaşırtıyor.
Bir başka örnek, Zaman gazetesinde yazan Hilmi Yavuz. Yaşayan en büyük şairlerimizden biri olan Hilmi Hoca, CHP'li Nurettin Sözen döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Kültür İşleri Daire Başkanı'ydı. Marksizmden yapısalcılığa, edebiyat kuramından postmodernizme son derece geniş bir ilgi alanı olan Hilmi Yavuz, "Neden Zaman," sorusuna şöyle cevap veriyor: "Teklif onlardan geldi, üstelik iyi bir telif ücreti alıyorum." Başka örnekler de yok değil. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü hocalarından Cem Behar aynı zamanda Klasik Türk Müziği uzmanıdır. O da Zaman'da, özellikle Osmanlı müziğini konu edinen yazılar kaleme alıyor. Turkish Daily News adlı İngilizce gazetenin yönetmeni İlnur Çevik de Zaman'da. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi çizgisinin tanıdık adı Nazlı Ilıcak ise Yeni Şafak'ta. Emin Çölaşan'ın bıkıp usanmadan eleştiri (hatta hakaret) oklarını yönelttiği Mehmet Barlas da geçenlerde Zaman'a geçti.
Cem Behar ne diyor bilmiyorum ama Ilıcak ve Barlas, neden islamcı gazetelerde yazmayı seçtikleri sorusunu, özetle "Sayfalarını onlar açtı," şeklinde yanıtladılar. Yukarıda adı geçen tüm isimlere ve diğerlerine, bu tercihleri nedeniyle bir "kulp" takılabilir. Zaten takılıyor da... Örneğin Çölaşan, Barlas'ın seçimini "bireysel çıkar kaygısı" ile açıklıyor. Doğru da olabilir, yanlış da... Beni ilgilendiren bu değil.
Bir kere şunu görmek gerekiyor: Nasıl diğer gazetelerin belli bir çizgisi varsa ve bu çizgiye uygun köşe yazarlarına sahipseler söz konusu gazetelerin de "islamcı" adı verilen bir çizgisi var. Bu gazeteleri açtığınızda her on yazının en az beşinde sözü döndürüp dolaştırıp dine getiren köşe yazarlarıyla karşılaşıyorsunuz. Hatta bu tutumda o kadar ileri gidiyorlar ki yazılarını okumak bazen büyük sıkıntı veriyor: Konu aynı, tavır aynı, kelimeler aynı...
Peki nasıl oluyor da "son tahlilde kendilerinden olmayan" bir kişiyi köşe yazarı olarak istihdam ediyorlar?
Mutlaka bu soru da, "Canım bunda anlamayacak ne var, hem karşı tarafı yıpratıyorlar hem de kendilerine demokrat süsü veriyorlar," diye cevaplanabilir.
Ben bütün bu cevapların, doğru bile olsalar, eksik kaldığını düşünüyorum. "Doğru bile olsalar..." Çünkü sanırım kişisel tutumların ötesinde bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Kastettiğim sadece son dönemde yaşadığımız siyasal, ideolojik ve tabii ki toplumsal kapışmanın yarattığı türbülans ve bununla ortaya çıkan savrulmalar değil. Döneklik möneklik, tutarsızlık filan hiç değil.
Bana öyle geliyor ki zihinsel yaşamımızın eski kalıpları artık kırılıyor. Klasik kategoriler, örneğin sol ile sağ, bize bir kişiyi ya da olayı "tanımlama" ve dolayısıyla "anlama" imkanını vermiyor. Belki de başka terimler, başka kavramlar üretmemiz gerekiyor.
Benim tahminim önümüzdeki dönemde "bloklararası" yeni transferler olacağı yönünde. Takip ettiğiniz yayında (TV, gazete, dergi, radyo vs.) sizin fikirlerinizin tam tersini savunan bir kişiyi görmeye hazır mısınız? Eğer değilseniz demokratlık katsayınızı gözden geçirmenizi önerimim. Tabii müsekkin de iyi bir alternatif olabilir...
e-mail:eakoz@milliyet.com.tr
faks: 0212 5056431