Mustafa Yılmaz

Aslında İzmir gibi Türkiye’nin gözbebeği bir turizm kentinin “tehlikeli atık” kelimeleri ile yan yana gelmesi bile trajik bir durum.

Ama ne yazık ki, son yıllarda tehlikeli atıkların oluşturduğu çevre sorunları hem de sık sık gündemde.

Aliağa’ya söküm için gönderilen gemilerdeki tehlikeli atıklar yıllardır bir tartışma konusu.

Gaziemir Akçay Caddesi’nde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) raporlarına da geçen, radyasyonlu atık skandalı ise tüm Türkiye’de yankı buldu.

Raporlara göre radyasyon, fabrikanın nükleer santrallerde kullanılan nükleer çubukları eritmesiyle oluşmuştu.

Tehlikeli atıkların 100 tonun üzerinde olduğu tahmin edildi. Toprak altına gömülen miktarı ise kimse bilmiyordu.

Bakanlığın açıkladığı verilerden, olayın vahameti daha da iyi anlaşıldı.

Rapora göre, her gün radyoaktif madde bulaşmış 50 ton cüruf ve toprak fiziksel yöntemlerle ayrıştırılacak.

Uluslararası Diyabet Federasyonu, 1991 yılında Diyabetin insanlık için büyük bir sorun olacağını belirledi.

Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü, veba, sıtma ve AIDS’ten sonra ilk kez bir enfeksiyon hastalığı olmayan Diyabet için de acil uyarılarda bulundu.

Birleşmiş Milletler 14 Kasım tarihini Dünya Diyabet Farkındalık Günü olarak ilan etti.

***

Geçen 14 Kasım’da Bornova Belediyesi, Ege Üniversitesi ile birlikte “Kim Diyabeti Öğrenmek İster” başlığıyla önemli bir farkındalık etkinliği düzenledi.

Yoğun katılımla gerçekleşen etkinlikte Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Çetinkalp hayati bilgiler verdi.

Önce o bilgilere bir bakalım:

Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’in nüfusu 1 milyar 382 milyon. İkinci kalabalık ülkesi Hindistan’ın ise 1 milyon 326 milyon.

Türkiye’nin seri üretim yapacak ilk yerli otomobili için yer arayışları başladı. Kocaeli, Konya ve Eskişehir’le birlikte İzmir’in de adı geçiyor.Konuyla ilgili olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir sanayi ve iş dünyası ile otomotiv ve yan sanayi sektörlerinin temsilcilerine ‘birlikte hareket’ çağrısı yaparak ortak toplantıya davet etti.İzmir milletvekilleri ile TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il başkanlarının da davet edildiği toplantının tek gündem maddesi yerli otomobil üretimi için İzmir’in seçilmesi olacak.

***

Bu seçim adil bir şekilde yapılacaksa, yerli otomobil fabrikasının İzmir’de kurulma olasılığı çok yüksek. Neden öyle olduğunu somut veriler açıkça ortaya koyuyor.Yaşar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Karacan’ın ‘Çevre Ekonomisi ve Politikası’ kitabında Türkiye’nin yaşam kalitesi en yüksek illeri arasında İzmir birinci sırada. Üniversitelerde okutulmak üzere kaleme alınan, 708 sayfalık kitapta İzmir ve Türkiye’nin karnesi çarpıcı rakamlarla açıklanıyor. Uluslararası organizasyonlar, yabancı kaynaklar ve ülkemizde yapılan çalışmalardan yararlanılarak oluşturulan kitapta, Türkiye’nin ekolojik ayak izi ve ölçümü konusunda gelinen

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Anadolu Ajansı Editör Masası’na katıldı ve önemli açıklamalarda bulundu.

Şehir içindeki askeri alanlar konusunda da değinen Özhaseki, “Şehir içerisinde kalan askeri alanlar, bundan 50-60 yıl kadar önce bazen daha eski, şehirlerin çeperlerinde yer alan askeriyenin kullanacağı yerlerdi.

Şehirler öyle büyümüş ki askeri alanları içine almış ve yutmuş. Buraların dışarıya taşınması çok doğru bir fikir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı var, hepsi yeşil alan olacak.

***

O konuda kimsede ters bir düşünce yok.

Deprem için bazı yerlerde rezerv alan bulamazsak, askeri alanlar da kullanılabilir.

‘Niye yeşil dediniz de buna hazırlık yapıyorsunuz’

İzmir’de 2012’de 15 milyon 463 bin liralık kamu arazisi satıldı. 2013 yılında bu rakam 50 milyon 343 bin lira oldu.
2014 yılında ise 61 milyon 259 bin liralık kamu arazisi elden çıkarıldı.
2015 yılında İzmir’in satılan arazilerinden elde edilen gelir 94 milyon 871 bin liraya yükseldi.
Yani her yıl bir önceki yıldan daha fazla satış yapıldı.

Geçen yılsonunda, Bayraklı, Menemen, Menderes, Çiğli, Karşıyaka, Torbalı ve Menderes’te 50 bin metrekarelik çok değerli 26 kamu mülkü için satış ihalesi yapıldı.
Bu ihalelerde tahmini bedel bile 60 milyon liranın üzerindeydi.

Cumartesi günü (28 Ekim) yayınlanan yazımda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla yapılaşma açısından kentlere yapılan ihanetlerin bir kez daha gündeme geldiğini aktardım.

Bu açıdan ihanete uğrayan hem de fazlasıyla uğrayan kentler arasında İzmir’in de olduğunu belirterek, örnekleriyle aktardım.

Konuya devam etmem yönünde çok sayıda mesaj aldım. Edelim o zaman.

***

Özelleştirme Yüksek Kurulu; mülkiyeti Karayolları Genel Müdürlüğü adına kayıtlı Bayraklı’daki arsalar için imar plan değişikliği yaptı. Toplam 44 bin 542 metrekare yeşil alandan çıkarılarak Kentsel ve Bölgesel İş Merkezi’ne çevrildi.

Mülkiyeti Maliye Hazinesi adına kayıtlı Bornova Kazım Dirik Mahallesi’ndeki parseller için de aynı durum söz konusu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 1/25.000’lik Çevre Düzeni Planı’nda bu bölgeler Büyük Kentsel Yeşil alan olarak tanımlanıyor.

Ama yürürlüğe giren Özelleştirme Yüksek Kurulu kararlarına göre şimdi bu alanlara AVM de dahil her türlü ticari bina yapılabilecek.

Şehir ve STK Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kentlerde imar konularındaki yanlışlarla ilgili açıklamaları geçen haftanın en önemli gündemi oldu.

Bu açıklamalarla kentlere şehircilik açısından yapılan ihanetler bir kez daha gündeme geldi.

Ne yazık ki, ihanete uğrayan hem de fazlasıyla uğrayan kentler arasında İzmir de var.

***

İzmir 1 ve 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma kurulları İzmir genelinde pek çok değişik yerde SİT derecelerini değiştirme kararı aldı. Bu kararla da binlerce hektar orman alanında yapılaşmanın önü açıldı.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, geçen aylarda Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın başka bir kararı daha çıktı.

Özel orman alanlarında 4 metrekare daha yapılaşma izni verildi. Orman alanlarında yüzde 6’lık yapılaşma izni zaten vardı.

***

Geçen hafta, bir gazeteci arkadaşımın trafik kazasına şahit oldum. Yanına ulaştığımda aracından çıkmış, biraz şaşkın halde ayakta duruyordu.

Ama asıl ilginç olan, biraz önce olay yerine gelen ambulanstaki sağlık görevlilerinin, “Başımı çarptım” demesine rağmen onu hastaneye götürmeye gerek duymamalarıydı.

Sağlık görevlisi değilim, ama Herkes İçin Acil Sağlık Derneği Başkanı Ülkümen Rodoplu’nun ‘Acil Komşum’ projesi kapsamında verdiği derslere katılıp sertifikamı aldım.

En azından kafasını çarpan, hele trafik kazası geçirmiş birinin hastaneye götürülmesi gerektiğini bilecek kadar da bilgiye sahibiyim.

***

Kaza geçiren arkadaşımla birlikte en yakın hastane olan, halk arasında Trafik Hastanesi olarak bilinen Türkan Özilhan Hastanesi’nin yolunu tuttuk.

Bu hastanenin 7 ay önce yenilenen haliyle açıldığını bildiğim için. kendimden emin bir şekilde kapısına kadar girdim.

Ama girer girmez hemen garipliği fark ettim. Çünkü. dev hastanede neredeyse ışık bile yoktu.