Nail Güreli

Nail Güreli

Tüm Yazıları

Nail GÜRELİ

MESUT Yılmaz hükümetinin, namı diğer Anasol - D koalisyonunun 8 yıllık kesintisiz ilköğretimden sonra, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması ve Memurin Muhakematı Kanunu Muvakkatı'nın memurlara sağladığı birtakım yargısal ayrıcalıkların kaldırılması yolunda gösterdiği kararlılık olumludur.
Bunu şimdiden belirtmekte yarar var. Çünkü, sonraları hükümetin birtakım işleri ve başarısızlıkları eleştirilmeye başlandığında - daha önceleri olduğu gibi yine - "Efendim, hep eleştiriyorsunuz, hükümet hiç mi iyi yapmıyor?" diye sorulacaktır. Hükümetin yaptığı iyi işlerin basının çoğunluğu tarafından olumlu karşılandığının şimdiden altını çizmek gerekli. İleride lazım olur!..
Geçen gün Ege TV - Radyo'da Suha Baykal da milletvekili dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasına destek veriyor, hırsızlık, yolsuzluk gibi adi suç sanığı milletvekillerinin de dokunulmazlık zırhına sığınmadan bağımsız yargı tarafından yargılanmaları görüşünü savunan yayınlara programında yer veriyordu.
Elbet öyle olmalı.
Öyle olmadığı zaman nice yolsuzluk dosyalarının Meclis komisyonlarında 7'ye karşı 8 oyla siyaseten aklandığına tanıklık etmedik mi?
Nice densiz, genel ahlaka ve edebe aykırı hakaretlerini dokunulmazlığı sayesinde pervasızca sürdürmedi mi?
Devleti kuşatan çetelerle işbirliği halinde yasadışı işlere bulaştığı iddialarına muhatap olan kimi siyasiler, dokunulmazlık zırhından yararlanmadı mı?
Bunlar bağımsız yargıya gitselerdi, belki de aklanacaklardı. Bunca "masum ve mümtaz" vatan evladını töhmet altında tutmanın alemi var mı? Bin yılda bir gelen becerikli hatunların servetlerini şaibe altında bırakmak ayıp değil mi?
Dokunulmazlıklarının kaldırılması istenen milletvekillerine ilişkin dosyaların sayısı günden güne kabarıyor.
Kurunun yanında yanan yaş misali, birçok masum insan da birkaç şaibelinin yanında zan altında kalıyor.
Masumların ya da gocunacak yaraları olmayanların oy çokluğu ile şu dokunulmazlık işinin Meclis'te halledilmesi aslında çok kolay değil midir?
Bunun kolay olup olmadığını Anasol - D hükümetinin girişimiyle bir kez daha göreceğiz.
Tabii ki, dokunulmazlıkların sınırlandırılması ve suç işleyen memurlara tanınan koruyucu hükümlerin kaldırılması tek başına yeterli değildir; beklenen sonucu vermesi güçtür.
Baştan beri yargıdan her söz edişimizde hep "bağımsız yargı" diyoruz.
Çünkü, bağımsız yargı tüm kurum ve kurallarıyla güvenceye kavuşturulmadıkça, hukuk devletinin üstünlüğünü sağlama çabalarının bir ayağı, - hem de en önemli ayağı - yine noksan kalacaktır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı bir yana, "Adli Polis" örgütünün kurulmayışı da bağımsız yargının işlemesine önemli bir engeldir. Mahkemenin devlet memuru polisleri tutuklama kararına rağmen devletin polisinin aylarca bu polisleri yakalayıp mahkemeye getirmediği gerçeği henüz unutulmadı.
Bu nedenlerle, tasarısı hazır olan adli polis yasasının da, dokunulmazlık ve Memurin Muhakemat Kanunu ile birlikte bir an önce çıkarılmasının yararlı ve tamamlayıcı olacağını düşünüyoruz.

Oktay Rıfat "Sen ve Başkaları"nda sevginin, sevgilinin ne olduğunu anlatıyor, hem de ne güzel anlatıyor:
"Bir sen yürürsün sokakta, yürürken; / Oturursun koltuğa oturunca. / Su, bir senin bardağında en çok su. / Bir senin kolların bileziklidir. / Bir senin ağzın dudaklı ve sıcak. / / Bir sen memelisin, ince bellisin. / Başkaları gitmiş olurdu, gidince, / Bir sen yakınsın uzakta kalınca."

Yazara EmailN.Gureli@milliyet.com.tr