Herkesin “Benim New York’um” dediği bu kent de aynı kalmıyor. Yaşamlarını şekillendirdiği bireylerden etkileniyor, her an yeniden şekilleniyor. Bir New York, binbir farklı imaj var...
Herhangi bir şey benim olunca artık senin olmuyor. Anneannemin evlilik yüzüğü benimse, artık anneannemin değil.
Eğer hırsız onu çalarsa benim de değil... Hırsızın... Peki yüzüğün simgelediği mutluluk anıları, duyguları kimin? Anneannemin mi, benim mi, hırsızın mı? Trafikte karşılaştığınız eski arabanız artık sizin değil, bir başkasının. Koltukta oturan kişi farklı, arabada çalan müzik farklı... Fakat benim New York’um diyen, bu kenti paylaşan öyle çok ki... İnsanlar
farklı farklı fakat kent aynı. Aynı kent, birçok insanın “farklı kenti”... Bu nasıl oluyor?
Bir kenti benimsemek, belki de yaşamınızı o kente göre kurmak, yaşamınızı şekillendirdiğiniz kentin de parçası olduğunuzu hissetmek... Ve sizinle aynı duyguyu farklı bir şekilde yaşayan milyonlarca kişiyle aynı sokakta yan yana yürümek...
Herkesin “Benim New York’um” dediği bu kent de aynı kalmıyor... Yaşamlarını şekillendirdiği bireylerden etkileniyor, her an yeniden o da şekilleniyor.
Paskalyada dansçılar yarı insan, yarı at şeklindeki rengarenk heykellerle Grand Central Station’da şaşırtıcı bir performans sundular.
Not: Geçen haftaki yazımda Air France uçağının kokpitine kadar giren bir yolcudan söz etmiştim... Bu yolcunun macerası ABD basınında da günlerce yer aldı, tartışıldı ve Air France yetkilileri bir açıklama gönderdi: “Uçak Air France uçağı değil, Philadelphia’dan kalkan başka bir Amerikan havayolunun uçağı. Olay yaratan Philippe Jernard, kesinlikle Air France çalışanı değil. Taşıdığı yaka kartı ise kötü bir kopyadır.”
Yarı insan, yarı at şeklinde heykeller
Aynı kent için bu kadar farklı görüşü olan New York’lular geçtiğimiz pazar tek bir amaç için birleşti; paskalya. Hristiyanlık’taki en eski ve önemli bayramlardan biri olan paskalyanın geleneği yumurta boyamak... Çoğu aile de bir araya gelip sakin bir kahvaltının ardından yumurta boyadı. Fakat New York’ta bir paskalya gününü farklı kılmayı görev bilenler başka alternatiflerle kutladı bu günü.
Fifth Avenue’nun üzerinde geçit törenine katılanlar kendi yaptıkları değişik şapkalarla ilgi çekti. Kimi evinde boyadığı yumurtaları saçına taktı, kimi ise köpeğini bile süsleyip döküldü sokaklara...
Chicago’lu artist Nick Cave de, performansıyla kentin yeraltı dünyasına renk getirdi. Sanatçı Cave’in yaptığı yarı insan, yarı at şeklindeki rengarenk heykelleri
giyen dansçılar şaşırtıcı bir
performans sundu Grand Central Station’da. Olağandışı bir yerde sergilenen bu performans kiminin evine dönerken bineceği treni kaçırmasına kimini ise hızlı adımlarla uzaklaşmasına neden oldu. Sanatçı Cave, “Aslında sanatımı dansçılar tamamlıyor, onların doğaçlamasıyla benim yarattığım karakterler canlanıyor, gerçek kimliklerini buluyor” dedi. Yaratıcılığı uyandıran bu beklenmeyen şaşkınlık diyebiliriz.
Nick Cave