Nazlıcan Göksu

Nazlıcan Göksu

-

Tüm Yazıları

60’ların tehlikeli New York’undan pek eser yok artık. Fakat izleri ile hala sokakta karşılaşabiliyoruz. Bunlardan biri de ayakkabı fırlatma, “shoe tossing”

Çoğu film, çoğu kitap New York’u nasıl tanıtır ki? Kaç yüzü vardır New York’un.
Yeni ve eski.
Tehlikeli ve güvenli.
Süslü ve sade.
Sessiz ve gürültülü.
Temiz ve kirli.
20 yıl önceki New York ile bugünkü New York’un arasında çok büyük fark var, hatta beş sene önceki ile bile.
O eski New York’tan geriye ne kaldı? İzler... Evlerde, sokaklarda, köşe başlarında, New York’lularda yaşananların izleri...
Bir köşede şampanya patlatılırken öbür köşede sokak kavgası... Hep hayal edilen o eski New York’tan geriye kalan izler...

Eskiden kalan tehlikeli izler

Filmlerde gördüğümüz sokak kavgaları, uyuşturucu satıcıları ve çeteler... “West Side Story” filmininin esintilerini bekleriz ya hep New York’ta.. Her çıkmaz sokakta beş-altı gencin yangın merdivenlerinden inişini... Fötr şapkalı siyah takım elbiselilerin karanlık sokaklardan çıkışını... Ya da sokaklara taşan müziğe karışan güzel kadınların kahkalarını... 60’ların tehlikeli şehrinden pek eser yok artık. Fakat izleri ile hala sokakta karşılaşabiliyoruz. Bu izlerden biri ise ayakkabı fırlatma, “shoe tossing”.
Zaman zaman elektrik tellerinden sarkan birbirine bağlanmış ayakkabılarla karşılaşabilirsiniz. Biraz eskilerden kalma, biraz gizemli, biraz da tehlikeli...
Kimisi diyor ki ayakkabılar tellere atılmışsa bir kabadayı küçük bir çocuğu dövmüş, ardından da şaka olarak ayakkabılarını tellere fırlatmış. Bu en naif yaklaşım diyebilirim.
Ayakkabılara yüklenilen anlamlar farklı farklı....”Orada uyuşturucu satılıyor” diyen de var cinayet işlendiğini anlatan da... Ama tabii bunların hepsi eskiden kalan tehlikeli izler...
İzlerden konu açılmışken yolda karşıma çıkan “Aaa” dedirten başka bir iz daha. New York belediyesi ile beraber çalışan Pentagram grafik tasarım stüdyosu sokaklara iz bırakmaya karar vermiş. Amaçları yenilenen insan davranışlarına az da olsa etki etmek... Günümüzde herkes cep telefonuna bakarak yürüdüğü için aslında gördükleri yüzeyin yer olduğunu fark eden Pentagram, asfaltın üzerine karşıdan karşıya geçenlerin araba geliyor mu diye bakmaları için “BAK” gibi kelimeler yazmış. Bu sayede karşıdan karşıya geçerken aslında telefonunuza bakmak yerine bu işareti gördüğünüzde kafanızı kaldırmanız gerektiğini anlıyorsunuz. Kazaları önlemek için küçük ama büyük bir detay.

Haberin Devamı

New York’tan bir çılgınlık daha

Haberin Devamı

Tam da New York o kadar da çılgın değil derken çılgın bir etkinlik...
Kim kışın ortasında kendini denize atar da yüzer derken, New Yok’luların aslında bunu her yıl bir gelenek haline getirdiklerini öğrendim. Bu geleneğin adı ise Kutup Ayısı Günü.
1 Ocak günü yeni yıla girme sevincini buz gibi suda bulmak isteyenler için tahsis edilmiş bir gün...
Neden yüzmek? Neden kutup ayısı? Kim bilir? Bu da olayın gizemi...
Bu etkinliğin parçası olmak için tek gereken mayo, kuru birkaç kıyafet; hani belki 1 Ocak’ta üşürseniz sonradan üzerinizi giyinin diye...
1903’ten bu yana düzenlenen bu etkinliğin asıl amacına gelince; olimpiyatlardan tutun, başka diğer spor etkinlikleri için finansal yardım toplamak...
Bu yıl katılımcı sayısı 300 olsa bile izleyen sayısı 6000 olarak saptanmış, bu da tabii para toplamak için güzel bir fırsata benziyor... Çılgınlık da diyebilirsiniz tabii...