Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Seri başladığında canavar olanı artık insanların kurbanı konumuna taşıması açısından ilginç bir metne sahip “Jurassic World: Fallen Kingdom”, seri içi referanslarla da hayranları gülümsetiyor.

Steven Spielberg ve Michael Crichton sayesinde 1993 yılında “Jurassic Park”la başlayan dinozorlar serüveni, “Jurassic World: Yıkılmış Krallık / Jurassic World: Fallen Kingdom”la beşinci halkasına ulaşıyor. Bekleneni vermeyen ve heyecan yaratmaktan uzak 2015 yapımı “Jurassic World”le başlayan yeni hikayenin devamı niteliğindeki film, bir önceki filmi aşıyor ve seriyi yeni bir yola sokuyor.

Haberin Devamı

Önceki filmin kahramanları Owen Grady ve Claire Dearing, dinozorların yaşadığı ada yanardağ patlaması tehdidi altına girince zengin Lockwood tarafından görevlendirilirler. Amaçları adadaki dinozorları güvenli bir yaşam alanına götürmektir. Owen başta şüpheyle yaklaşsa da, yetiştirdiği Blue’yu kurtarma fikri onu ikna eder. Ancak bu teklifin arkasında görünenden fazlası vardır. Film, “Maymunlar Cehennemi” serisinde olduğu gibi izleyiciye taraf değiştirtiyor. Seri başladığında canavar olanı artık insanların kurbanı konumuna taşıması açısından ilginç bir metne sahip film, seri için referanslarla da hayranları gülümsetiyor. İlk filmin hikayesini bir adım ileri taşıyan film, “The Orphanage”le tanınan J. A. Bayona’nın yönetiminde merakla takip edilen bir aksiyon ve kaçış sineması imkanı da sunuyor. Belli ki popüler sinema takipçilerinin dinozorlarla macerası bitmekten uzakta.

Dinozorların dramı

“Jurassic World: Yıkılmış Krallık / Jurassic World: Fallen Kingdom”

Yön.: J.A. Bayona
Oyn.: Bryce Dallas Howard (Claire Dearing), Chris Pratt(Owen Grady), Ted Levine (Ken Wheatley), Jeff Goldblum (Ian Malcolm), Toby Jones (Gunnar Eversol), James Cromwell (Benjamin Lockwood)
Sen.: Colin Trevorrow, Derek Connolly
Gör.: Oscar Faura
Müz.: Michael Giacchino

Kortun zıt rakipleri

Dinozorların dramı

Tenis tarihinin en ezeli rakiplerinden Björn Borg ve John McEnroe’yu merkeze alan “Borg/McEnroe” Danimarkalı yönetmen Janus Metz Pedersen’in imzasını taşıyor. Borg’u Sverrir Gudnason’un, McEnroe’yu ise Shia LaBeouf’un canlandırdığı film, iki tenisçinin 1980 yılı Wimbledon Turnuvası’nda finalde şampiyonluk için karşı karşıya geldikleri maçı merkeze alıyor. Ancak bu maça gelene kadar biri soğuk ve mesafeli, biri öfkeli ve fevri bu iki tenisçinin geçmişlerini de kapsıyor. Film, spor rekabetini heyecanlı bir gerilim ve özgün olmasa da izleyicye geçen geçmiş hikayeleriyle ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Tenisçileri canlandıran LaBeouf ve Gudnason’un rollerine uygun gözüktükleri film, özellikle tenis meraklılarına beklediklerini sunacak güce sahip.

Haftanın diğerleri

- İspanyol sinemasının dikkat çeken yönetmenlerinden Isabel Coixet’in bu yılki Berlin Film Festivali’nde izleyiciyle buluşan filmi “The Bookshop”, Penelope Fitzgerald’ın aynı adlı romanının uyarlaması. Oyuncu kadrosunda Emily Mortimer, Bill Nighy ve Patricia Clarkson gibi karakter oyuncularının yer aldığı film, 1959’da İngiltere’de küçük bir kasabada kitapçı açan bir kadının yaşadığı zorluklara odaklanıyor.

Haberin Devamı

- Kamil Çetin’in yönettiği “Cumali Ceber 2”, geçen yıl gösterime giren “Cumali Ceber”in devam filmi ve filme adını veren karakterin mahallesindeki huzur evinin yıkımını engelleme çabası hakkında. Haftanın diğer bir yerli filmi Adem Uğur’un yönettiği korku türündeki “Zohak” olarak sıralanıyor.

- Norveç yapımı, Simen Alsvik ve Will Ashurst’un yönettiği animasyon “Sevimli Tekneler / Elias og Storegaps Hemmelighet” çocuklara hitap ediyor. Çocuklara hitap eden diğer bir yapım yönetmen koltuğunda Martin Kotik ve Inna Evlannikova’nın bulunduğu Çek Cumhuriyeti yapımı animasyon “Sihirli Müze / Hurvínek a kouzelné muzeum”.

Alkışlanan korku

Ari Aster’in ilk yönetmenliği “Ayin / Hereditary”, gösterildiği Sundance Film Festivali’nden itibaren kendisinden söz ettiren bir korku filmi. Oyuncu kadrosunda Toni Collette, Gabriel Byrne ve Alex Wolff’un yer aldığı yapımda, bir ailenin geçmişleriyle ilgili karanlık sırları keşfetmeleri ve aileye ‘miras’ kalan kaderden kaçıp kaçamayacakları merkeze alınıyor. “Ayin”, yılın adından en çok söz ettirecek korkularından birine dönüşecek gibi gözüküyor. Filmin, anlık değil, etkisi uzun süreye yayılan bir korku/gerilim atmosferi kurması, en çok övgü toplayan yönü.