Baharın en güzel yaşandığı Ege’nin güzel beldelerinden Urla, Mart Dokuzu Urla Ot Festivali ile şenlenecek. Festivale gitmişken, görmekten, gezmekten keyif alacağınız güzellikleri sizin için yazdım
Mart Dokuzu’ nedir bilir misiniz? Anadolu’nun eski halk takviminin ve eski geleneklerinin günümüze kadar gelen bir yansıması, somut olmayan kültür mirasının önemli bir parçasıdır. Mart Dokuzu günümüzde Gregoryen takvimine göre martın üçüncü haftasında görülen bir fırtınanın adı ve bahar mevsiminin başlangıcıdır.
Çoğunlukla 21 Mart’a denk gelen bu tarih aslında ekinokstur. Kimileri buna Mart Dokuzu derken kimileri de Nevruz der. Aslında baharın gelişi, doğanın uyanışıdır ve antik çağlardan beri insanoğlu sevinçle ve kutlamalarla karşılamıştır bu mevsim dönümünü. Örneğin İran’da binlerce yıldır yılbaşı sayılır ve süregelen bir âdet olarak “haft-sin” denen bereket sofraları ile kutlanır.
Her sene 21 Mart’a denk gelmez bu ekinoks. Hesaplamalara göre bu yıl mesela Türkiye’de 20 Mart akşam saatlerine denk geliyor. Bir de eskiler derler ki, “o günden sonraki 8 günde hava nasıl olursa mart ayından sonra gelen 8 ayda da hava öyle olacaktır.” Geriye kalan iki günde ise sert fırtınalar olduğuna inanılır. “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” deyimini bu gayet iyi açıklıyor sanırım.
Şimdi zaman bahar
Artık bahar temizliği ve kırlara çıkma vaktidir her yerde. Türkiye’de bahar en güzel Ege’de karşılanır.
Bu yıl Urla’da 21-22 Mart tarihlerinde “Mart Dokuzu Urla Ot Festivali” var. Urla Doğal Sofra Gönüllüleri ve Urla Belediyesi işbirliği ile düzenlenen festivalin bu yıl onuncusu kutlanıyor. Festivalin amacı yerel beslenme, kırsal kalkınma ve Urla’nın doğal zenginliklerini sürdürülebilir kılmak. Festival programında yöresel otları tanıma, ot toplama, yöresel ot yemekleri atölyeleri, konserler, söyleşiler ve kültür gezileri gibi etkinlikler var. Bence baharı yeşilliklerle, bolluk ve bereketle karşılamak çok güzel bir gelenek. Urla Ege’nin en güzel beldelerinden biridir. Yılın her zamanı gidilebilecek bir yerdir. Göz alabildiğince uzayıp giden ve kıyas kabul etmeyen güzellikteki mavi denizi, tarihteki 12 İon kentinden Klazomenai yani günümüzün Urla İskele bölgesi, ünlü edebiyatçılar Yorgo Seferis, Necati Cumalı Urla denince ilk akla gelenlerdir. Doğa Urla’ya çok cömert davranmıştır her zaman. Çağlar boyu her türlü sebze ve meyvenin yetiştiği Urla’nın zeytini, zeytinyağı, üzümleri, şarapları, kavunu, bamyası, enginarı çok meşhurdur. Ot Festivali’ne günübirlik katılmayacaksanız ve daha uzun kalmayı planlıyorsanız mutlaka kalacak yer için rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Urla’da konaklanacak yerlerin oda kapasitesi az ve her yer genelde dolu oluyor.
Urla’ya kadar gitmişken festival etkinliklerinden zaman kalırsa görmeniz gereken o kadar çok şey var ki! Urla’da gezerken çok güzel alışveriş imkânları olan tarihi çarşıya, pazara ve Sanat Sokağı’na zaten yolunuz düşecek.
Bunların dışında Nobel Ödüllü Yorgo Seferis’in bugün otel olarak kullanılan evini, Necati Cumalı’nın Anı ve Kültür Evi’ni görün. Urla İskele bölgesinde yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkan ve Anadolu’nun ilk zeytinyağı üretim merkezi olduğu düşünülen Klazomenai Zeytinyağı İşliğini de mutlaka ziyaret edin.
Gitmişken gezin
Vaktiniz kalırsa ve kalabalıklardan kaçmak isterseniz Urla’nın biraz ilerisinde yer alan deniz, doğa ve huzur mekânı Çeşmealtı’na gidin.
Urla’ya 10 kilometre uzakta, Necati Cumalı’nın “Susuz Yaz” adlı eserinin filme çekildiği Türkiye’nin en temiz köyü seçilmiş olan güzeller güzeli Bademler köyü var. Köy Tiyatrosu ve Çocuk Oyunları Müzesi’ne ev sahipliği eden bu muhteşem köyü görmeden dönmeyin derim.
Biraz uzak kalsa da eğer vaktiniz varsa bir saatlik mesafede bulunan Karaburun’u görmenizi, huzurun, manzara ziyafetinin ve renk cümbüşünün en cömertini sunan Mordoğan’a da uğramanızı öneririm.