Sakura çiçekleri açar bahar başında Japonya’nın her köşesinde. Yer gök pembe ve beyaz renklere bürünür. Bir masaldaymış gibi hissedersiniz bu çiçeklerin arasında.
Bahar ayları dünya kurulduğundan bu yana tüm mitolojilerde doğuşu, yaşamı, yepyeni başlangıçları simgeler. Ölümün hayata galibiyetidir bahar ayları ama hayatın ölüme attığı adımdır da aynı zamanda yüzyıllardır. Sakura çiçekleri açar bahar başında Japonya’nın her köşesinde. Yer gök pembe ve beyaz renklere bürünür. Bir masaldaymış gibi hissedersiniz bu çiçeklerin arasında. Nereye baksanız göz görebildiğince her yer sakura doludur.
Doğu’nun en değerli bitkilerinden olan sakura, kiraz çiçeği diye geçer tüm dillerde. Evet bir kiraz ağacı çiçeğidir ama ilginçtir ki bu ağaç meyve veren bir ağaç değildir. Çiçekleri çok kısa süreli durur dalında ve dökülür gider. Fakat bu bile bir şölene dönüşür. Her yer bir halı gibi bu çiçeklerle kaplanır.Kısacık bir süre dallarda duran ve sonrasında dökülen bu çiçekler bir yandan baharın, yenilenmenin simgesidirler ama aynı zamanda yaşam ve ölümü çağrıştırırlar. Geçici güzelliğin sembolüdür sakuralar. Evet, her şey fanidir. Hayat kısadır ve güzeldir. Her anın tadını çıkartmalıdır insan.
Sakura efsanesi
Sakura çiçekleri zamanın kısa ama güzel olduğunu düşündüren samuray felsefesini de çağrıştırır. Sizin anlayacağınız Japonya insanı inanılmaz derecede yenileyen, hatta dönüştüren, hayata farklı bakmasını sağlayan bir ülke. Japon mitolojisinde epeyce hikayeyle karşılaşırsınız. Hepsi birbirinden ilginçtir. Sakuranın efsanesi de şöyle: Güneş tanrıçası Amaterasu’nun torunu Ninigi dünyaya indiğinde kiraz ağaçlarının çiçekleri kadar güzel ve narin çiçeklenme tanrıçası Sakuya-hime ile karşılaşır, ona aşık olur ve evlenirler. Sakuya-hime’nin kıskanç kızkardeşi mutlu olacağı yerde, onları lanetler. Çocukları tıpkı Sakuya-hime’nin sembolü olan kiraz çiçekleri gibi yaşlansın, zayıf düşsün ve ölsünler ister.
Çiçek izleme geleneği
Mutlu bir yaşantı süren Sakuya-hime daha sonraları mitolojiye göre Japonların ataları sayılan ilk çocuklarını doğurur. Ama ne yazık ki kıskanç kardeşin laneti gerçekleşir ve bu lanet yalnızca Sakura-hime’nin çocuklarının değil tüm insanlığın kaderi olur. Aynı kiraz çiçekleri gibi insanlar da zamanla yaşlanıp zayıf düşerek ölürler.
Bu efsane kaleme alındığı dönemlerde aslında Japonya’da dağ kirazı ağaçları diye geçen bu ağaçlar kutsal kabul ediliyorlarmış. Japonya’nın bazı bölgelerindeki çiftçiler dağ tanrısının bu ağacın çiçeklerinin arasından toprağa sızdığına ve pirinç ürününün bereketini sağladığına inanırlarmış. Bu inançtan türeyen ve “Hanami” adı verilen toplu halde çiçek izleme geleneği de Japonya’da her yıl kutlanan bir festivale dönüşmüştür günümüzde. Dünyanın her köşesinden insanlar yüzyıllar boyunca şiirlere, resimlere konu olan Japonya’nın simgesi, Japon insanının, hayatının ve sanatının vazgeçilmezi sakura çiçeklerini görmek için Japonya’ya akın ederler.
En pahalı dönemi
Özellikle sakura zamanı Japonya’ya giderseniz bilmelisiniz ki, bu dönem Japonya’nın en pahalı olduğu dönemdir. Bu kadar uzaklara gitmişken yalnızca sakura çiçeklerini görmek için gidilmez. Tokyo, Kyoto gibi şehirleri hakkını vererek gezmek gerek. Japonya tek başına gezmek için biraz zor ve dünyanın diğer ülkelerinden de oldukça farklı. Tahmin edilenden de çok daha derin bir dünya.Genelde yanlış ve eksik bilinen, biraz inceleyince çok derin felsefeye sahip bir dünya olan Samuray ve Geyşaların izinden gidebileceğiniz turlar da var artık. Bunlarla Japonya’yı keşfetmenizi hararetle öneririm. Bir de Japonya’yı sırf baharda değil sonbaharda da görmenizi tavsiye ederim. Bir renk cümbüşüne dönen Japonya’da sizi bazen şehirlere, bazen de şehirlerin yoran temposundan tabiatın kucağına atan Forest Bathing turları vücudunuza, zihninize ve ruhunuza çok iyi gelecek.