İzini sürebileceğiniz pek çok kıymetli yazar var Prag’da. Şehrin gerçek ruhunu yakalamak için sonbahar ve kış aylarını tercih edin.
1975’te ülkesi Çekoslovakya’yı terk eden Milan Kundera’nın tüm dünyada ünlü olan bu romanının adını eminim kitabı okuyan ya da okumayan herkes hayatında en az bir kere de olsa cümle içinde kullanmıştır. Haydi gelin bu hafta dünya edebiyatına en iyi çağdaş yazarları armağan eden Prag’a uzanalım. Prag, Londra, Paris ve Viyana ile neden kıyaslandığını hiç anlamadığım bir şehirdir. Tipik bir Ortaçağ şehri olmasına rağmen bir Avrupa başkenti olması nedeniyle bazı ortak özellikler bu benzetmelere sebep olsa da, aslında kelimenin tam anlamıyla nev-i şahsına münhasır ve diğer tüm şehirlerden farklıdır. Bence su kenarına kurulmuş en güzel Avrupa şehirlerinden biridir Prag.
Çağdaş edebiyatçıların izini sürmek öyle güzel ve gizemlidir ki bu şehirde. Benim aklıma elbette ilk gelen isim 20. yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden kabul edilen, Almanca okumak zevkini hiçbir şeye değişmeyeceğim Franz Kafka.1975’te ülkesi Çekoslovakya’yı terk eden Milan Kundera’nın tüm dünyada ünlü olan bu romanının adını eminim kitabı okuyan ya da okumayan herkes hayatında en az bir kere de olsa cümle içinde kullanmıştır. Haydi gelin bu hafta dünya edebiyatına en iyi çağdaş yazarları armağan eden Prag’a uzanalım. Prag, Londra, Paris ve Viyana ile neden kıyaslandığını hiç anlamadığım bir şehirdir. Tipik bir Ortaçağ şehri olmasına rağmen bir Avrupa başkenti olması nedeniyle bazı ortak özellikler bu benzetmelere sebep olsa da, aslında kelimenin tam anlamıyla nev-i şahsına münhasır ve diğer tüm şehirlerden farklıdır. Bence su kenarına kurulmuş en güzel Avrupa şehirlerinden biridir Prag. Çağdaş edebiyatçıların izini sürmek öyle güzel ve gizemlidir ki bu şehirde. Benim aklıma elbette ilk gelen isim 20. yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden kabul edilen, Almanca okumak zevkini hiçbir şeye değişmeyeceğim Franz Kafka.
Viyana’daki öğrencilik yıllarımda gerek siyasi kimliğiyle, gerekse tiyatro eserleriyle ilgimi çeken Vaclav Havel’in dışında, çocukluk yıllarımda annemin dilinden düşmeyen “Aslan Asker Şvayk” romanının yazarı Jaroslav Hašek, Prag’ın en ünlü şairi Jan Neruda geliyor aklıma Kafka’dan sonra ilk sıralarda Prag denince. Prag ilginç ve oldukça karmaşık bir tarihe sahiptir ama bu şehri bu açıdan incelerken onu bağrından çıkardığı sanatçılardan ayrı tutmak mümkün olamaz. Yukarıda adı geçen yazarların dışında elbette Milan Kundera’yı da anmalı. Kendisinin Vaclav Havel ile yaşadığı görüş ayrılığını, ikisinin neden sürekli inatlaşıp durduklarını, Prag Baharı’nda başlayıp Kadife Devrim’e kadar süren bu dönemi Prag’ın sokaklarında yürüyerek, cafelerinde oturup içtiğiniz bir kahve eşliğinde araştırın derim. Çok ilginç bir tarihle karşılaşacaksınız.
Kafka’nın oturduğu ev
Elbette daha pek çok kıymetli yazar var izini sürebileceğiniz Prag’da. Şehre zatürre tedavisi için gelip dokuz ay kalan Nâzım Hikmet’i de unutmamak gerek. Burada onun izini sürmek oldukça ilginç olacaktır özellikle de İstanbulluysanız, çünkü Nâzım Prag’ı hep İstanbul’a benzetmiştir. Nâzım’ın izini sürmek için Vltava Nehri boyunca yürüyün, meydanlarda dolaşın, Lejyonerler Köprüsü’nün karşısındaki Cafe Slavia’ya gidin tıpkı onun yaptığı gibi.
Charles Köprüsü ve heykelleri, Kafka’nın oturduğu ev, Eski Kent Meydanı, 15. yüzyılda Hanus Usta’nın yaptığı ve günümüzde de hâlâ tıkır tıkır çalışan Astronomik Saat Kulesi (orijinal adıyla Orloj), Eski Kent Meydanı ve Vltava Nehri arasındaki Josefov mahallesi gezinizin olmazsa olmazları olsun. Turistik rotalardan da çıkıp, hüzünlü, kederli, karanlık sokaklarında yürüyün Prag’ın. Karanlığın ardındakileri keşfetmeye çalışın okuduklarınızın ışığında. Etrafınıza iyi bakın, belki beyaz atlı Tapınak şövalyeleri geçer yanınızdan, belki de Prag Kalesi’nde Dalibor’un çaldığı kemanın sesini duyarsınız.