Dünyayı tehdit eden Kovid-19 virüsü can kaybına neden olduğu gibi, kaçınılmaz olarak ülke ekonomimizi de etkiliyor. Deniz, hava, karayolları iptal edildi; birçok fabrika üretime kapatıldı. Bahar ayının ilk günlerini, görünmeyen düşman nedeniyle evlerimizde geçirmek zorunda kalıyoruz. Sosyal medyada kurallara uymayıp maskesiz sokağa çıkanları, yerlere tükürenleri, atılmaması gereken yerlere maske ve eldivenlerini atanları, mesafeli yaklaşıma uymayanları görüyoruz. Yaşanan olumsuzluklara rağmen tehlikeyi gören insanlar; tokalaşmaktan, kucaklaşmaktan kaçınıp ellerini yıkamaya daha çok zaman ayırıyor.
Evlerinde kendilerini izole eden yardımsever insanların, dışarıda bulunan ihtiyaç sahiplerine gıda malzemesi yardımında bulunup bakkallara olan borçlarını silmeleri, moral değerlerimizi yükseltiyor. Aslında bu tür yardımlar, unutulmuş yardımlaşma geleneğimizin bir parçası. Hatırlarsanız, önceki yıllarda İzmir ve ilçelerinde cami ve mescit avlularında, girişlerinde bulunan sadaka taşlarını yazmıştım. Sadaka vermek isteyenler, kimseye görünmeden, bir elin verdiğini diğer el görmesin düşüncesiyle sadakasını bu taşın üzerine bırakır; muhtaç insanlar, bırakılan sadakayı kimseye görünmeden gelip gizlice alırlarmış. Yardımlaşma sırasında aracıyı ortadan kaldıran sadaka taşlarının çoğu günümüze ulaşamadı... Şeyh Camisi avlusundaki sadaka taşının hemen yanında toprağa gömülü küp, unutulmuş yardımlaşma kültürünün günümüze gelmiş örneğidir...
Evde kal Türkiyem!
Üretimin durduğu, insanların sokağa çıkamadığı bu günlerde, kentin varoşlarında bekâr odalarında kalan, sabah erkenden sokaklarda iş bekleyen, günlük kazancıyla yaşayan, sosyal güvencesi olmayan insanları unutmayan hayırseverlerin, malzeme yardımı dışında banka hesap numaralarına para yatırması övgüye değer. Küresel Kovid-19 virüsü, mahalle ve sokaklarımızda dolaşan hayvan dostlarımızı da yeterince etkiledi. Onları beslemek için kontrollü olarak sokağa çıkan hayvanseverlere ne kadar teşekkür etsek azdır.
Sağlıklı günler dilerim, evde kal Türkiyem!