Osman Şenher

Türkiye zor günler geçiriyor. İçerideki, dışardaki hainlerle boğuşuyor. Bu ortamda bile Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Kulüpler Birliği’nin isteğiyle vakit ayırıp bütün Süper Lig kulüpleri başkanlarıyla görüşme yapıyor.

Bu toplantıda bir sürü mesajlar veriyor. Dilerim, kulüp başkanlarımız, Cumhurbaşkanımız’ın verdiği mesajları almışlardır. Bakın, Gençlik ve Spor Bakanımız Akif Çağatay Kılıç, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanımız Yıldırım Demirören, Kulüpler Birliği Başkanımız Göksel Gümüşdağ, Türk futbolu biraz daha ileriye gitsin, kulüpler birbirine dost olsun, camiaları birbirine düşürecek demeçler vermesinler diye kendilerini paraladıkları halde değişen hiçbir şey olmuyor.

Hep aynı nakarat. İlk fırsatta kendi başarısızlıklarını örtmek için rakip takıma saldırıyorlar. Artık sıkıldık yeter diyoruz. Biz bu ülkede sporumuzda, kavgaları değil, güzellikleri görmek istiyoruz. Taraftarlar maça gitmiyor. Büyük kulüpleri idare edenler neden bunu düşünmüyor. Taraftar da kavgadan gürültüden sıkıldı. Takımlarının doğru dürüst top oynamasını, Avrupa’da başarılı olmasını istiyorlar. Bunlar olmayınca statları terk ettiler.

Bu durumu bizim büyük yöneticilerimiz görmüyor, anlamak istemiyor.

Geçen hafta Karabük’ü yenmesine rağmen, oynadığı futbol çok eleştirilen Galatasaray, dün gece Akhisar karşısında çok farklı bir görüntü verdi. Kazanma hırsı, mücadele, çabukluk, en üst seviyedeydi.

Her zaman olduğu gibi Muslera, Carole, Sneijder, Bruma ve sakatlanıncaya kadar Eren yıldızlaştılar. Hep söylüyorum, sarı-kırmızılıların kadrosunda iyi futbol oynamak için potansiyel var. Yeter ki futbolcular mesuliyet alsınlar. Bir önceki maçta oynamasına rağmen takıma hiç katkı vermeyen Sneijder, dün gece takımın beyniydi. Harika şutlar çekti. Akhisar kalecisi kalesinde devleşti. Çok iyi paslar verdi. Sahada basmadık yer bırakmadı. Gerçek Sneijder gibi oynadı.

Aynı şekilde Eren Derdiyok. İki topla buluştu, birini gol yaptı, birini de kaleci Fatih müthiş bir refleksle kurtardı. Oynadığı sürece gözüm hep Eren’in üzerindeydi. Mustafa Denizli’nin dediği gibi hakikaten hava toplarında Avrupa’nın en iyisi. 18 içinde bir sağa depar atıyor, bir sola depar atıyor, yerinde durmuyor. Arkadaşları kendisinin oyun stilini öğrenip, bu futbolcuyu topla daha çok buluştururlarsa, Cim Bom gol yollarında hiç sıkıntı çekmez. Bruma da aynı şekilde, uçurtma gibiydi. Tutabilene aşkolsun! Bir sağ, bir sol

Mustafa Denizli’nin benim hayatımdaki yeri apayrıdır. Bugüne kadar hangi konuda bilgi almak istesem beni hiç kırmadı. Önceki gün kendisine Eren Derdiyok’un nasıl bir futbolcu olduğunu sordum. Bana şöyle dedi: “Galatasaray’da teknik direktörken Eren’i çok istedim. Başkan Dursun Özbek de Kasımpaşa ile Eren’in transferi için çok görüşmeler yaptı. Ama başarılı olamadık. Bu transfer gerçekleşmedi. Eren şu an hava toplarında Avrupa’nın en iyi santrforu. Yeterki topla buluşsun. Kanatlardan gelecek olan ortaların çoğunu değerlendirecek kapasitede.”

G.Saray’da başarılı olabilir mi sorusuna şu cevabı verdi Denizli:

“Kanatlar ile orta sahadan iyi orta ve pas alabilirse en az 20 gol atar.”
Bunlar Mustafa Denizli’nin görüşleri. Beşiktaş maçına bakıyoruz... Podolski sakatlanıyor, yerine Eren giriyor. Ne kanatlardan, ne orta sahadan top alabiliyor. Karabük maçına bakıyoruz... Uzatmalarda Chedjou’dan bir top geliyor ve onu gole çevirip takımına üç puanı getiriyor.

Galatasaray’da kanatlarda Sinan ve Bruma oynuyor. İkisi de çok formsuz. Geçen gün Sinan’ın konuşmasını dinledim. Almanya’da arkadaşları ‘Robben Sinan’ diye hitap ediyormuş ona. Milli takım konusunda ise Almanya ya da Türkiye’den birini

Galatasaray’ın galibiyetine ‘Tanrının lütfu’ demek lazım. Eren Derdiyok uzatmalarda santrası bile yapılmayan bir gol attı. Oynanan futbola baktığımız zaman galibiyeti hak eden taraf Karabükspor’du. İlk 30 dakika çok net 4 gol pozisyonuna girdiler. Maçın tamamında ise rakipten daha çok gol istediler, her zaman olduğu gibi gene kalesinde devleşen Muslera’yı geçemediler.

Taraftar dün geceki maçta yoktu. Oynanan futbola baktığımız zaman ‘Herşeyde bir hayır var’ demek gerek. Maçta olmuş olsalardı TT Arena’da kıyametler kopardı. Bu kadar yüksek ücret alan yıldız dediğimiz futbolcular sahaya futbol adına hiçbir şey koyamadılar. Karabükspor daha çok koştu, daha çok mücadele etti. Bilhassa orta sahaları ev sahibi ekipten daha çabuktu. Tek şanssızlıkları gol atamamaktı.

Galatasaray bu kötü futboluyla nereye kadar gider, hangi takımları yener onu bilemiyorum. Orta sahaya bakıyorsunuz Tolga Ciğerci, Selçuk ve Sneijder... Oyuna en ufak bir katkıları yok. Ağır kalıyor, rakibi eksiltemiyorlar. Geçen sezonun yıldızı Sinan Gümüş’ün tek olumlu hareketi yok. Tek farkı ise saçlarını sarıya boyatmış, bol bol hakemlere itiraz ediyor. Bruma sezon öncesi performansının çok gerisine düşmüş.

Eren Derdiyok

İnsaf demek lazım... Umut Bulut’a Karabükspor yıllık 800 bin euro veriyor. Galatasaray Yönetimi de bunun üzerine ‘Biz de 1 milyon euro sana verelim. Git Karabük’te oyna’ diyor. Umut’un verdiği cevap ise inanılır gibi değil: ‘Eşim Karabük’e gitmek istemiyor.’

Düşünebiliyor musunuz, insanlar kendilerini tankların altına atıyor. Türkiye’yi darbeden kurtarmak için canını hiçe sayıyor. Umut Bulut’un eşi Karabük’ü beğenmiyor. Ne söylememiz gerekir bilemiyorum. Ne yaparsan yap insanlar kendi vicdanının sesini dinlemeli. Tabii vicdanı varsa.

Aynı durumda Olcan Adın da var. Onu da Bursaspor, Antalyaspor istiyor. O da gitmiyor, ‘Ben bu yağlı kapıyı bırakmam’ diyor. İnsanlar geçim zorluğu çekerken, bu arkadaş ‘yılda 1 milyon 900 bin euroyu alırım’ diyor. Tarık’a da Eskişehir başta olmak üzere birçok kulüp talip. O ise ‘Ben İstanbul’dan ayrılmam. Üç senelik mukavelem var. 5 milyon euro verin o zaman giderim’ diyor.

Galatasaray bu futbolculardan nasıl kurtulacak? Ne yönetim biliyor, ne de biz biliyoruz. Ama şunu söylemek gerekiyor. Umut, Tarık ve Olcan sokağa çıkıp artık bizim gibi dolaşamazlar. Haketmeden aldıkları o büyük paraları insanlar onlara helal etmez. Bu onların tercihi. Madem böyle bir

Sezon başı her iki takım da hazır değil. İyi futbol zaten beklemiyorduk. Hangi takım kupayı alırsa sezona kupanın moraliyle başlayacaktı. Bu şans Galatasaray’a güldü. Çok mu iyi futbol oynadılar, kesinlikle hayır. Beşiktaş Cenk Tosun ile girdiği üç net pozisyonu normal sürede gole çevirebilmiş olsaydı, maç uzatmalara da kalmazdı.

Şu an Beşiktaş transferini tamamlamamış. Defansta Necip mecburiyetten oynuyor. Bu yüzden sıkıntı yaşıyorlar. Forvette Gomez gibi bir golcünün yokluğunu hissediyorlar. Galatasaray’ın bu fırsatı penaltılara bırakmadan, daha önce değerlendirmesi lazımdı. Ama şu an için onlar da hazır değil.

Teknik direktör Riekerink karşılaşmaya Podolski ile başlıyor. Alman futbolcu 1 aydır tatil yapıyor. Cristiano Ronaldo bile, Portekiz Avrupa Şampiyonu olduktan sonra 15 gün tatil yapıp Real Madrid’in kampına katıldı. Hollandalı teknik adama sormak lazım: Podolski’den korkuyor musun? Yoksa Eren Derdiyok kötü bir santrfor mu? Onun için mi Podolski’yi ilk 11’e koydun?

Gene bakıyorsun Chedjou... Adam diyor ki benim mukavelemi uzatın. Kulüp ‘uzatmayacağım’ diyor. Belli ki arada soğukluk var. Adamın kafası uçmuş gitmiş, başka yerlerde. 4.5 milyon euro verilmiş Serdar Aziz alınmış.

Başkan Dursun Özbek’in bu transfer sezonunda yaptığı her şey doğru. Bu transferlerin hepsinin Galatasaray’ın geleceği için yapılması gerekiyordu.

Luis Cavanda’ya verilen 1.8 milyon euro bonservis eleştiriliyor. Ona öyle bakmamak lazım. Yılda 875 bin euro alacak. Verilen 1 milyon 850 bin euroluk bonservis parasını imza parası olarak düşünmek gerekir. Bunun için yönetim eleştirilmemeli. Beşiktaş, Gökhan Gönül’ü kaça transfer etti, Fenerbahçe İsmail Köybaşı’na ve Hollandalı Gregory Van der Wiel’e ne kadar ücret veriyor?

Cavanda 25 yaşında, iyi bir futbolcu. Galatasaray’da sağ kulvarı, 105 metrelik koridoru, hem ofansif hem de defansif anlamda çok rahat kullanacak ve yararlı olabilecek bir futbolcu.

Eren Derdiyok mükemmel bir golcü. Tolga Ciğerci’nin kendisine verilen para 2 milyon euro. Çok büyük rakam olmasına rağmen dilerim bu paranın karşılığını verir ve takıma uyum sağlamakta zorluk çekmez. Aynı lafları Serdar Aziz’e de söylüyorum. Çok büyük para aldı. Ben yönetimin yerinde olsam Serdar Aziz’in bonsevisine 4.5 milyon euro vermezdim. Kendisi de yılda 2.5 milyon euro alacak. Kötü futbolcu mu, kesinlikle değil. Ama tek bir handikapı var; o da sakatlık. Bu kadar para verilen bir

Yıllardır hiçbir Türk takımı, ön eleme grubunu geçip Şampiyonlar Ligi’ne katılamıyor. Fenerbahçe de Monaco’ya elenerek Devler Ligi’nin dışında kaldı. Monaco çok mu iyi takım? Kesinlikle hayır. Sarı-lacivertlilerden çok mu üstün? Kesinlikle değil. Ama kazanma hırsları, motivasyonları en üst seviyede.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Türkiye’nin en fedakâr başkanı. Çok da iyi ve kaliteli futbolcular transfer ediyor. Ancak sahaya baktığımız zaman maalesef takımın ne hırsı, ne kalitesi gruplara kalmaya yetmiyor.

Fransız ekibiyle yapılan maç bir vitrin maçı. Salih, Ozan, Hasan Ali bunların hepsi iyi futbolcular ama tecrübeleri hiç yok. Oyuna ağırlıklarını koyacaklarına, kaybolup gittiler. Bugün bir Van Persie gerçeği var. İsteyen kabul eder, isteyen etmez. Böyle bir futbolcun varsa onu kazanmak, oynatmak için herşeyi yapacaksın. Fenerbahçe Teknik Direktörü maalesef Hollandalı forvetten faydalanamıyor. Zararı kim çekiyor? Gene sarı-lacivertliler. Fernandao Süper Lig’de iyi mücadele edebilir. Rakip defanslara hata yaptırabilir ama uluslararası maçlarda hiçbir ağırlığı yok hatta takımını bir kişi eksik oynatıyor.

Her şeyi bir yana bırakıyorum. Emenike ve Skrtel’in ruhu, hırsı takımda