Galatasaray, Atletico Madrid maçı öncesi sahada çok kötü görüntü verdi. Antalyaspor, mütevazı bir takım. Ligde kalmak için bu sezon bayağı mücadele verecek. Buna rağmen dün gece galibiyeti kaçıran taraf Antalyaspor’du. Girdikleri gol pozisyonları, Galatasaray’dan hem daha çok hem de daha netti.
Hamza Hamzaoğlu’nun gönderilmesi Galatasaray için ne kadar çare olur, bu kötü gidişatı çevirir, bilemiyorum. Ama gelecek olan yeni hocanın kesinlikle bu takıma iyi futbol oynatması için sihirbaz gibi olması gerekir.
Forvete bakıyorsunuz, Burak Yılmaz resmen demoralize olmuş. Hem takımını bir kişi eksik bırakıyor hem de katkı sağlamıyor. 40 yaşındaki(!) Eto’o bile Burak’ı 3’e katlar.
Podolski ve Yasin Öztekin ikisi de sadece gollerde vardı. Jose Rodriguez, genç umut diye alındı ama şaka gibi. Galatasaray’da nasıl oynar, bilemiyorum.
Rodriguez çıkıyor, Emre Çolak giriyor. Emre Çolak daha da kötü. Orta saha diye bir şey yok. Biraz Sneijder bir şeyler yapmaya çalışıyor.
O da takımını kurtaramıyor. Selçuk İnan, gol atmasına rağmen milli takımdaki futbolunun yarısını Galatasaray’da oynayamıyor. Defansa bakıyorsunuz, son haftaların en iyisi Hakan Balta bile hata yapıyor.
Öyle bir
Hamza Hamzaoğlu ile Galatasaray’ın yolları ayrılmasına rağmen hocanın kulüpte bıraktığı izler hiçbir zaman silinmeyecek. Nasıl Fatih Terim, Galatasaraylılar için özel bir insansa, Hamza hoca da öyle kalacak. Bu ayrılığı trajediye çevirmemek lazım. Üç kupalı hoca nasıl gönderilirmiş?
Futbolda böyle bir şey yok. Efsane Fatih Terim nasıl gönderildi? Lucescu, takımı şampiyon yaptı gönderildi. Real Madrid Capello ve Ancelotti’yi nasıl gönderdi? Ersun Yanal Fenerbahçe’yi şampiyon yaptı, o da gönderildi. Bu futbolun doğasında var.
Evet insan olarak Hamza hocayı hepimiz çok seviyoruz ama bu sevgi ‘başarısız olursa da gönderilemez’ anlamına gelmemeli. Biz işi duygusallığa döküyoruz. Ahlar vahlar, duygu sömürüsü yapıyoruz.
Konuya bir de öteki pencereden bakalım. Takımın iyi gitmediği belli. Florya’da dile gelmese de ipler kopmuş. Hoca görevine devam etseydi, Galatasaray ilk yarıyı Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın 10 puan gerisinde tamamlasaydı, o zaman hoca gönderilseydi daha mı iyi olurdu? O zaman çok büyük yara alırdı. Ancak bugün yönetim bu kötü gidişatı bitirmek için böyle bir tercih yaptıysa ona da herkes saygı göstermeli.
Camialarda yöneticilerin başarıları şampiyonluklarla
Futbolda “dün, acıma, vefa” hiçbiri yoktur. Üç kupa almışsın, “ben burada uzun seneler kalırım” gibi düşünceler hiç olmaz. Hamza Hamzaoğlu’nu Türkiye’de sevmeyen çıkmaz. Çok iyi bir insan ama şu an geldiği duruma bakıyorum inanın çok üzülüyorum. İsterdim ki uzun seneler Galatasaray’a hizmet etsin.
Taraftar, insan olarak hocasına sahip çıkıyor fakat teknik direktörlüğüne güvenmiyor. Bir bölümü, “Aman Hamza Hoca ile devam edelim’ diyor. Bunlar azınlık. Çoğunluk ise kadronun iyi olduğunu, bu takımın daha başarılı olması gerektiğini söylüyor.
Benfica maçına bakalım. Sabri sol açık, Sneijder defansın önünde rakibi kovalıyor, Burak sahada ama takımını 10 kişi oynatıyor ve sonuç malum. Maddi kayıp 8 milyon euro. Galatasaray, Astana’yı yenerse Avrupa Ligi’ne gidecek. Yenilirse o da yok.
Rizespor maçına bakıyoruz. 90. dakika takım 3-2 önde. 90+3’te 4-3 mağlup! Burak yine var ama yok. Son 2 dakika Olcan ve Sabri hücumda. Hikmet Karaman da cin gibi adam. Bu hatayı iyi değerlendirdi.
Hamza Hoca kaybedilen maçlardan sonra sürekli, “kendimizi düzeltmemiz lazım, bu hataları yapmamamız gerekir” diyor. Benim ve herkesin kafasının takıldığı nokta burada başlıyor. Bu hataları yapan kim?
Hamza hoca Rizespor’u herhalde hiç analiz etmemiş. Karadeniz ekibi son haftalarda kötü neticeler alsa da Türkiye’de en çabuk kontrataktan gol bulan takım. Hakem oyunun bitiş düdüğünü çalmadan maç bitmez. Bunu Galatasaraylı futbolcuların da, Hamzaoğlu’nun da bilmesi gerekirdi. Selçuk iki gün önce kuzenini kaybetti, çocuğun sıkıntısı var, gene de takımını yalnız bırakmadı, Hatay’dan direkt Rize’ye geldi. Morali sıfır. Eminim vücudundaki kan dolaşımı bile zorlaşmıştır. Bu durumda olan bir futbolcuyla maça başlamak ne kadar doğru? Emre Çolak milli takıma alındı. Bilal son haftalarda her maç oynuyor. Selçuk’un yerine bu ikiliyle maça başlanamaz mıydı?
Sneijder Galatasaray’ın en önemli oyuncusu. Hep aynı şeyi söylüyorum. Hollandalı’nın ofansif gücü çok fazla. Neden her maç defansın önünde rakibi kovalıyor. Umut ile Burak; şu an ikisi de formsuz. Hele Burak’ın ayakta duracak hali yok. Sarı-kırmızılılar bir kişi eksik oynuyor. Hamza hocanın bir oyuncu eksik oynama lüksü var mı? Veya tek forvet maça çıksa, Sneijder arkasında oynasa, takım hücumda daha etkili olmaz mı?
Olcan, gol atmış olabilir ama birinci vazifesi sol çizgiyi kontrol altında tutmak olmalıdır. Peki o ne yapıyor? Hep
Hakem Çağatay Şahan’ın, Trabzon’da yaşadıkları milat olmalı. Kulüp yönetmek sorumluluk ister. ‘Ben asarım, keserim’ diyerek yöneticilik yapılmamalı. Bu tür şiddetin önü kapanmalı.
Bakın yıllar önce Türkiye’de senede 2-3 banka batardı. Her isteyen bankadan kredi çeker, hatta krediyi aldıktan sonra helikopterle balık tutmaya gidenler bile olurdu! Milyonlarca insanın bankada batan parasının haddi hesabı yok. Daha sonra AK Parti iktidara geldi. O zamanki Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı ilk iş bankalar yasasını çıkarmak oldu. Genel müdürleri, şube müdürlerinin yedi sülalesini sorumluluk altına soktu. Ve bugün geldiğimiz nokta Türkiye’de en güvenilir kurumların başında bankalar geliyor.
Futbolumuzda da kulüpler yasası mutlaka ve çok acele çıkarılmalı. Ve bu yasanın maddeleri ağır olmalı. Kulüpleri batıranlar, fuzuli transfer yapanlar, hakemleri stat içindeki odaya kitleyenler çok büyük ceza görmeli. TFF Disiplin Kurulu, Çağatay Şahan’a yapılanlardan dolayı para cezası ve hak mahrumiyeti verdi. Bu yapılan olayları önlemez. TFF’nin vereceği başka ceza da yok. Her isteyen yönetici aklına geleni konuşamamalı. Kulüpleri batma noktasına getirmemeli. Bankalarımız nasıl en
Galatasaray’ın kadro kalitesine baktığımız zaman İstanbul’da yendiği Benfica’yı Lizbon’da da yeneceğinden hiç şüphemiz yoktu. Ama maç başlayıp sahadaki Galatasaray’ı görünce bu maçı kazanmasının mümkün olamayacağını hemen anladık... Benfica sahada futbolun doğrularını yaparken Galatasaray’ın yaptığı doğru tek şey yoktu. Hücuma çıkamadı, orta sahada hep rakip üstünlük sağladı, defansta hatalar yaptı.
Çok özel üç tane futbolcusu var Galatasaray’ın... Biri Sneijder, biri Podolski, diğeri ise Selçuk... Üçü de rakibi kovalamaktan ne oyun kurabildiler ne de atağa çıkabildiler... Burak’tan bahsetmek bile istemiyorum. Hocası bu kadar formsuz futbolcuyu nasıl uzun süre sahada tutar anlayamadım... Öyle bir sarı kart gördü ki, sanki Atletico Madrid maçında oynamak istemiyordu. Onun için kart gördü şüphesine kapıldık. İkinci sarı karttan oyundan da atılabilirdi. Sırp hakem resmen kıyak yaptı. Böyle bir hayati maça bir futbolcu nasıl kendini hazırlamaz. Burak yoktu maçta... Galatasaray resmen 10 kişi oynadı.
Takım 1-0 mağlubiyetten 1-1’i buluyor. Rakip geriye çekilmiş... Hamle yapılacaksa o dakikada yapılması gerekir. Rakip şaşkına dönsün... Orta sahan yetersiz... Golcün ayakta
Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş et tırnak gibilerdir. Zaman zaman camialar arasında atışmalar da olsa bu dostluğu bitirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Can Bartu’yu babamı kaybettikten sonra baba gibi gördüm. Benim hayatımdaki yeri bambaşkadır. Bir gün beraber yemek yiyorduk. O zamanlar günün konusu da bu dostluktu.
Can abi anlatmaya başladı. Bir gün Kadıköy’de Fenerbahçe kamptaymış. Yanındaki otelde de Galatasaray kalıyormuş. Ertesi gün Fenerbahçe-Galatasaray derbisi varmış. Saat gece 00.30’da Fenerbahçeli futbolcular yatmamış ışıkları yanıyormuş. Bir anda kapı çalmış, bütün futbolcular şaşırmış. Karşılarında Galatasaray Başkanı duruyormuş. Başkan, Fenerbahçeli oyunculara dönerek ‘Sizin yarın derbi maçınız var. Neden bu saate kadar yatmadınız oturuyorsunuz’ demiş. Hepsi daha sonra lambayı söndürüp yatmış.
Can abi anlatmaya devam etti. Savaş yıllarında Fenerbahçe yabancı bir takımla oynayacakmış. Ama on bir kişi bulamıyorlarmış. O zaman Galatasaray’da oynayan 4 futbolcu sarı-lacivertli takımın soyunma odasına gelmiş ve ‘Biz Fenerbahçe forması giyip maça çıkmak istiyoruz’ demişler. Ve Fenerbahçe forması giymişler, o yabancı takımı yenmişler. Maçtan sonra kendilerine
Eskişehir karşısındaki Galatasaray, istekli, kazanma hırsı en üst seviyede, yardımlaşmanın mükemmel olduğu bir görüntüdeydi.
Futbolcu kendini sahada gösterecek. İyi olan forma şansı bulacak. İyi olmayan, kendine bakmayan, afra-tafra yapan, oyundan çıkarken hocasının elini iten kulübede oturacak ya da kadroya girmeyecek...
Hamza hoca Olcan’a, Semih’e ve Emre’ye uzun zamandan beri forma şansı vermiyordu. Olcan Fenerbahçe maçında Carol sakatlandıktan sonra oyuna girdi ve bu şansını çok iyi kullandı, bir de gol attı. Semih, son maçını Astana’ya karşı oynamıştı. Saha içinde abuk-subuk hareketler, hatalar yaptı, sonunda o da kızağa çekildi. Ve dün gece ilk defa stoper oynadı. Semih de değişmiş. Şimdi futbola geri dönmüş... Emre Çolak, Türkiye’nin en yetenekli futbolcularından bir tanesi... Sezon başından beri futbol hariç her şey ile uğraştı, forma şansı bulamadı. Eskişehir karşısında o da sahaya döndü ve bu şansını iyi kullandı. 70 dakika sahada basmadık yer bırakmadı. Şimdi Hamza hoca rahatladı.
Galatasaray’ın kulübesi hep sıkıntılı diyorduk. Şimdi forma rekabete açıldı. İyi olan o formayı giyecek. Milli Takımız da 2016 Avrupa Şampiyonası’na gitmeye hak kazandı. Fatih Terim de