Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP)'nin iktidar koltuğuna yerleşmesini kaygıyla karşılayanların bir bölümü, iktidar partisinden kısaca "Ak Parti" diye söz edilmesine bile tepki gösteriyor, bunu iltimas sayıyor. Onlara göre yalnızca "AKP" diye söz edilmesi gerekiyor bu partiden. İktidar partisinin her yaptığında bir art niyet arayan ve bu partinin ülkeye yararlı hiçbir icraat yapmasının mümkün olmadığını düşünenler de var. Hükümetin başarılı görünmesi müthiş rahatsız ediyor bu kesimi. İktidarın herhangi bir icraatını olumlu değerlendirirseniz hemen "iktidar yalakası" oluyorsunuz onların gözünde. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin hangi koşullarda kurulup geliştiğini, siyasete damgasını vuracak noktaya nasıl geldiğini araştırmaya da gerek yok bu anlayışa göre.
Parlamentodaki tek rakibi Cumhuriyet Halk Partisi(CHP)'nin AKP karşısındaki tavrı da ne yazık ki genelde bu anlayışın izlerini taşıyor. CHP, Kemal Derviş'in nitelikli bütçe eleştirisi gibi istisnai çıkışlar dışında, AKP'yi karalamaya ve baltalamaya odaklanmış bir tavır içinde. AKP'nin Türkiye'de siyasete nasıl damga vurduğunu anlamaya çalışmadan, geleneksel "fren balatası" görevini yapmaya soyunmuş görünüyor CHP. Bu görev aslında tamamen gereksiz değil bence, ancak CHP gibi, yalnızca "fren balatası" çalışan bir "araba" ile tek bir adım ilerlemenin mümkün olmadığı da bir gerçek.
Pop - demokrat AKP
AKP ise bir yandan yerel seçimlerde tartışmasız bir başarı kazanarak "halkın tek tercihi" olduğunu kanıtlamak isterken diğer yandan kendi kimliğini tanımlama çabasını sürdürüyor. Bu amaçla düzenlenen uluslararası sempozyum AKP'nin kimliğinin tartışılmasına ortam hazırladı. Ben de yazılı basında ve televizyonlarda yapılan tartışmaların büyük bölümünü okudum ve izledim, sempozyumun da bir oturumuna katıldım. Edindiğim izlenimleri, AKP'nin bugüne kadarki icraatıyla ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın söylemiyle birlikte değerlendirdiğimde, AKP'nin olmayı hedeflediği gibi "muhafazakâr demokrat" değil "pop - demokrat" olduğunu söyleyebilirim. Tempo dergisi yayın yönetmeni Kerem Çalışkan'ın "eyyamcı demokrat" nitelemesi de fena değil aslında ama bence ailesinin "Bayhan'cı" olduğunu açıklayan Tayyip Bey'in partisine "pop - demokrat" sıfatı daha da iyi yakışıyor. Pop Star yarışmasının gündeme yerleştirdiği isimlerden Bayhan gibi, geçmişini unutturmak isteyen, İngilizce bilmediği halde İngilizce şarkıyı rakiplerinden daha iyi söyleyen, her tür ortama ve şarkıya uyum sağlama çabası gösteren bir parti niteliğinde AKP.
Bu uyum yeteneğinin ve pragmatik yaklaşım tarzının, AKP'nin bugüne kadar gösterdiği başarıda önemli rolü olduğunu düşünüyorum. Bu sayede bir yandan IMF destekli ekonomik programı uygularken halkın yanında görünmeyi; ABD ile iyi ilişkiler geliştirirken Avrupa ile de iyi geçinmeyi ve bölgesinde dengeleyici bir rol oynamayı şu ana kadar başarmış görünüyor AKP iktidarı.
Frenci - bürokrat CHP
AKP'yi kötüleme ve baltalama misyonuna kilitlenmiş görünen CHP'nin ise, bu misyona gönül vermiş kesimin dışında, toplumda yaygın ilgi çekecek ve hareket yaratacak bir çaba içinde olduğunu söylemek olanaksız. Frenleyici - bürokrat tavrını gerginliğe dönüştürmesi de yararına olmuyor CHP'nin. Meclis'te komisyon basarak kamu reformu yasasının tartışılmasını önlemeye çalışan CHP bu gidişle barışçı değil kavgacı bir imaj oluşturarak daha da antipatik görünecek çoğu kimseye. Hiç olmazsa Bayhan'ın rakibi Barış'ı örnek alsa CHP. Biraz daha modern görünümlü, yumuşak bakışlı ve ilgi çekici olabilse, belki Bayhan'cı AKP'nin karşısında daha zorlu bir rakip haline gelebilir.