Hayli stresli geçen bir haftadan sonra hiç olmazsa pazar gününü biraz daha keyifli geçirmek isteyen okurlar beni bağışlasınlar, onların keyfini kaçırmak istemiyorum ama iç açıcı bir şeyler yazmam da olanaksız bu ortamda. Türkiye’deki gelişmeler fevkalade kaygılandırıyor beni ve canımızı çok sıkacak bir filmin açılış sahnelerini izlediğimizi, önümüzdeki dönemin büyük bir kargaşa içinde geçeceğini hissediyorum. Cuma günü piyasalarda yaşanan göreceli durulma ve borsadaki yükseliş kimseyi fazla umutlandırmasın, olayın henüz başındayız ve siyasetteki kargaşa bize çok ağır bir ekonomik fatura ödetecek.
Belki de ben kara gözlüklerimi taktım gene ve bu nedenle çok karamsar bakıyorum yakın geleceğe, fakat son haftalarda yaşananlar iyimser olmaya olanak bırakmıyor. Bana öyle geliyor ki birçok kişi hâlâ gerçek dışı varsayımlarla olumlu senaryolar üretmeye ve kendini bunlarla avutmaya çalışıyor. Gerçeklerle yüzleşmeyi göze alanların ise avunma şansı da kalmıyor.
Durumu doğru değerlendirebilmek için önce şu saptamaları yapmamız gerekiyor:
Başbakan Ecevit hastadır ve artık bu görevi sürdürecek kapasitede değildir.
Bu hükümet bitmiştir ve artık hiçbir anlamlı icraat yapamaz.
Kemal Derviş’i hükümetten uzaklaştırma komplosu ergeç amacına ulaşacaktır.
Derviş devre dışı kalınca ekonomik programı sürdürme şansı iyice azalacaktır.
DSP’de Başbakan Yardımcısı Gürel’in temsil ettiği kanat ile MHP, IMF ile sorun çıkarmak için fırsat kollayacaktır.
İç ve dış piyasaların tepkisi hükümetin düşüşünü hızlandıracaktır.
Yeni hükümetin oluşması hiç de kolay olmayacak, o aşamada büyük bir kargaşa yaşanabilecektir.
Bu ortamda piyasalardaki ve ekonomideki bozulma yeni boyutlar kazanacak, Türkiye’nin kredi notu düşürülebilecektir.
İsmail Cem’in liderliğindeki yeni oluşumun önüne büyük engeller çıkartılacak ve bu oluşumun hemen önümüzdeki aşamada yaşanacak kargaşaya çözüm olamayacağı anlaşılacaktır.
Bu ortamda Avrupa Birliği ile uyum yasalarının çıkartılması hayal olacaktır.
Erken seçim ortamına girilirse bu gelişme siyasetteki kargaşaya yeni boyutlar katacak, herkes kendi oyununu oynayacağı için Türkiye’nin önünü açacak ittifaklar oluşturmak çok zor olacaktır.
Seçim hiçbir sorunu çözmeyecek, karşımıza daha da sorunlu bir tablo çıkacaktır.
Uluslararası piyasaların tüm ülkeleri mercek altında tuttuğu bugünün dünyasında hiçbir ülkenin ekonomisi böyle bir siyasi kargaşayı ve iktidar boşluğunu kaldırmaz. Hele bizimki gibi sorunlu bir ekonomi hiç kaldıramaz. 1999’dan beri kriz yaşamayan Brezilya’da ekonomide ve mevcut hükümette ciddi bir sorun yokken, ekimde yapılacak başkanlık seçimlerini solun adayının kazanması olasılığı bile piyasaların hışmına uğramasına yetti Brezilya’nın ve bir anda "sorunlu ülke" konumuna sürükleniverdi. 2001 yılında uçurumun kenarından dönen ve 2002’de ekonomide nekahat dönemini yaşarken büyümeye geçip borcunu çevirebileceğini kanıtlamaya çalışan Türkiye’nin şu anda içine sürüklendiği siyasi kargaşa Brezilya’dakinden daha vahim bence. Dış dünya henüz tüm boyutlarıyla görmedi bu kargaşayı, durumu tam olarak değerlendiremedi, bize oyalanma fırsatı tanıyor şimdilik ama bir noktada onlar da kavrayacak olanı biteni ve hepimiz için daha kötüsü asıl o zaman başlayacak.
İçiniz karardıysa benim karamsarlığıma bağlayın bu olumsuz değerlendirmemi ve pazarınızı zehir etmeyin. Türkiye’nin futbolda dünya üçüncüsü olacağına da inanmamıştım ben.