Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu hafta dokuzuncu yaş gününü kutlayacak olan Etiler’deki All Sports Cafe öncelikle finans kesiminde çalışan (ya da kriz içinde işini kaybeden) gençlerin rağbet ettiği bir yer. Yaş ortalamasını yükseltmeyi göze alarak sıkça uğradığım bu mekanın, krizin tırmandığı günlerde, "finansçıların amele pazarı" haline geldiği esprisi de yapılmıştı. Koç Üniversitesi öğretim üyesi ve Koçbank başekonomisti Cevdet Akçay’ile All Sports Cafe’de buluşup Türkiye ekonomisinin 2002’den 2003’a nasıl girdiğini konuştuk.
Önce "iyi haber"i vereyim. Çoğu kimsenin "bu ekonomi bu yıl da büyüyemez" dediği 2002 yılı başlarında, ekonominin % 2 - 3 arasında büyüyeceğini tahmin etmiş olan Akçay’ın, 2003 yılı için de bir iyimser senaryosu var. Eğer Irak savaşı ve diğer dış etkenler sonucu olumsuz etkilemezse ve ekonomi yönetimi bariz hatalar yapmazsa, 2002’de % 6’yı geçmesi beklenen GSYİH reel büyüme hızının 2003’de de % 6’yı geçebileceğini söylüyor Akçay. 2003 yılı için yılbaşı - yılsonu fiyat artışı tahmini ise TEFE’de % 18.5, TÜFE’de % 24. Akçay, bu iyimser senaryonun gerçekleşmesi halinde borcun çevrilebilmesinin de mümkün olacağını belirtiyor.

Cevdet Akçay, 2002’de ekonomi büyürken bunun iç pazarda belirgin bir canlanmaya dayanmadığını ve özel sektördeki yatırım eğiliminin de yılın büyük bölümünde düşük kaldığını belirterek "2003’de her şey yolunda gider ve ekonominin büyüme ivmesini kıracak gelişmeler yaşanmazsa, özel iç tüketim % 9 dolayında artabilir ve özel yatırımlarda ilk sinyallarini aldığımız eğiliminin de sürmesiyle, gene yüksek bir büyüme hızını yakalayabiliriz" diyor.
AKP hükümetinin kafa karıştıran sinyaller verdiği ve Irak savaşı senaryolarının da katkısıyla piyasalardaki iyimserliğin büyük ölçüde zedelendiği bir ortamda, 2003 yılı için böyle iyimser senaryolardan söz etmemiz ilk bakışta biraz yadırganabilir belki ama bu bir "en iyi durum" senaryosu. Eldeki veriler ve ekonominin iç dinamikleri böyle bir tahmin yapmaya olanak veriyor. Bunun gerçekleşmesi ise uygulamanın nasıl yönetileceğine ve dış etkenlerin ne ölçüde belirleyici olacağına bağlı.
Sarı çizmeli Mehmet Ağa’nın bile petrol stratejisti kesildiği ortamda yapılan atmasyon tahminlerin fazla bir kıymeti harbiyesi yok ama Irak’ta savaşın gündeme gelmesi halinde petrol fiyatlarında ani bir yükselişin yaşanması olası. Ayrıca gene savaş paniğiyle, döviz kurlarında yaşanabilecek ani yükselişlerin, borç - faiz dengelerini olumsuz etkilemesi beklenebilir.

Bu dış etkenlerin yanısıra, ekonomide beklenen büyümenin gerçekleşmesini önleyebilecek asıl sorun ise sağlıklı büyümenin finansmanı için gerekli koşulların 2002 yılında da yaratılamamış olmasından kaynaklanıyor. Bankalar topladıkları mevduatın önemli bir bölümünü devlet iç borçlanma senetlerine yönlendirmeye devam ediyor, mevduatın krediye dönüşme oranı ise düşmeye devam ediyor. Sanayi üretiminin buna karşın nasıl arttığına baktığımızda iki temel olasılık geliyor akla: (1) Sanayicinin özkaynaklarını devreye sokmaya başlaması; (2) Özellikle dış pazara çalışan firmaların, Türk banka sistemini by - pass eden (dışlayan) çeşitli kombinezonlarla işlerini finanse etmenin yolunu bulması.
Bunun sağlıklı ve sürdürülebilir bir finansman modeli olduğunu söylemek olanaksız. Reel sektörlerde, yaygın tabanlı ve iç pazara dönük çalışan firmaları da kapsayan, sağlıklı bir büyümenin finansmanı için bugünkü işleyişin mutlaka değişmesi gerekiyor. Ancak Cevdet Akçay’ın da vurguladığı gibi, bunun koşulları henüz yaratılabilmiş değil ve sağlıklı, hızlı büyümenin önündeki en büyük engel de bu. Çözümün anahtarı ise sisteme duyulan güvenin artmasından geçiyor. Halkımız parasını uzun vadeli TL. mevduatta tutmaya razı olduğu gün çözümün en önemli şartı da yerine gelmiş olacak.