Geçen yıl 19 Şubat densizliğine yol açıp ülkeyi derin bir ekonomik krize sürükledikten sonra "Derviş yaması" ile ömrünü uzatan Ecevit hükümeti ne yazık ki yakaladığı fırsatı kullanamadı, ekonomiyi yoluna oturtup ülkeyi seçime kadar yönetmeyi başaramadı. Ekonomide bir yılı aşkın sürede, binbir zahmetle oluşturulan göreceli güven havası iki ay içinde harcandı ve yeniden kriz korkusunun öne çıktığı, belirsizliğin zirve yaptığı bir ortama dönmüş olduk. Hükümet, kendi yazdığı intihar senaryosunu uygulamaya koyarak bizi bu noktaya getirdi.
Bu ihtihar senaryosunun ilk belirtileri aslında mart sonunda ortaya çıkmış, 31 Mart tarihinde bu köşede yer alan "Yeni kriz yaratmak için kaşınmaya başladık" başlıklı yazıda, siyasetteki kimi kıpırdamalara değinilerek şu saptama yapılmıştı: "Tüm bu gelişmeler son bir yıl içinde büyük fedakarlıklarla uygulanmaya çalışılan ekonomik programa taş koyma heveslerinin giderek sonuç vermeye başladığını ve ekonomik durumun nezaketini kavramayan politikacıların ipleri yeniden ellerine geçirmek için her şeyi göze aldığını gösteriyor."
Piyasalar önceleri fazla önemsemedi, siyasetçilerin bu alışılmış saçmalama heveslerini; ekonomideki olumlu gelişmelere, faizlerdeki gevşemeye, üretimdeki kısmi canlanmaya odaklandı. Ancak bir noktadan sonra, üç ay önce değinmiş olduğum olasılık gerçekleşti, olumsuz beklentiler piyasalara yansıdı. Başbakan Ecevit'in hastalık nedeniyle büyük ölçüde devre dışı kalması, MHP'nin kimi konulardaki uzlaşmaz tavrı, Derviş'in siyasi konumunun (kendi kullandığı deyimle meşruiyet tabanının) tartışma gündemine gelmesi yeniden güven erozyonuna yol açtı.
Financial Times'ın deyimiyle "önlemeye çalıştığı güvensizlik ortamının doğmasına neden olan" Sayın Ecevit'in, belki de durumun vahametini kavrayamayarak çözümsüzlüğün derinleşmesine katkıda bulunması, belirsizliği daha da artırdı. Şimdi herkesin gözü önünde, bünyesine karşı iç parçalayıcı bir ayakta kalma mücadelesi veren Sayın Ecevit'in bu durumunu bile siyaset malzemesi yaparak kendini göstermeye çalışan birtakım zavallıların çıkmazı kaosa dönüştürme çabalarını ibretle izliyoruz.
Bu kargaşadan siyasi bir çözüm çıkarmanın kolay olduğunu sanan, bir erken seçimin kısa yoldan derde deva olacağını düşünenler de aldanıyor bence. Çok zor bir döneme girdik ve çözüm de kolay bulunmayacak ama çözüme giden yolu açmak için önce şu saptamayı yapmamız gerekiyor: Hükümet intihar senaryosunu başarıyla uygulamış ve bu çıkmazdan bu hükümetle çıkmak olanağı kalmamıştır. Daha doğrusu bu hükümetin hiç bir varlık gerekçesi kalmamıştır. Madde madde özetlersek:
Siyasi deneyimi ile denge unsuru olarak hükümeti ayakta tutan Sayın Ecevit ne yazık ki bu rolü oynayamayacak kadar hastadır.
Ecevit'in yerine bu rolü oynayacak kimse bulmak olanaksızdır.
Ekonominin geleceği için hükümeti koruyalım demek de artık mümkün değildir.
Hükümete ek ömür sağlayan Kemal Derviş de bu hükümetten umudunu kesmiş görünmektedir.
Ecevit'in ve bu hükümetin bu noktadan sonra iç ve dış piyasaların güvenini kazanması olanaksızdır.
Kamuoyu yoklamaları hükümeti oluşturan partilerin seçmen desteğinin fevkalade zayıflamış olduğunu göstermektedir.
Çözümün zor olacağı ortada ama hiç olmazsa bu hükümetin bittiği gerçeğini kabul edelim ve çözüme giden yolu açalım.