Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin karşısındaki seçenekler uzun süredir bu kadar net görünmemişti bana. Son haftalarda yaşanan ve politikacıların aymazlığı sayesinde Türkiye'yi bir kez daha kriz riski taşıyan ülke konumna getiren gelişmelerin açıkça gösterdiği gibi, iki temel seçenek var karşımızda. Türkiye ya politikacı diye geçinen çiftlik kahyalarının, hanımağaların hükmettiği bir 'çiftlik' olarak kalacak ve dünyada da 'çiftlik' muamelesi görecek; ya da bir bayrağa ve futbol takımına sahip olmanın 'ülke' sayılmaya yetmediği bir dünyada sayılan ülkelerden biri olmaya hak kazanacak, nicedir özlediği konuma gelecek.
Yabancı Sermaye Derneği YASED'in düzenlediği yemekte Kemal Derviş'i dinlerken bizim çiftlik kahyalarından çok farklı bir yaklaşım sergileyen Sayın Derviş'in, bugünün dünyasında 'ülke' sayılmak için neler yapmamız gerektiğini en iyi bilen ve anlatan kişi olduğunu düşündüm bir kez daha. Küreselleşmenin, tehditlerle fırsatların yanyana bulunduğu bir dünya yarattığını belirten Derviş, Türkiye'nin gerekenleri yapması halinde bu fırsatlardan en iyi yararlanabilecek ülkelerden biri olduğunu anlattı. Özellikle demografik yapımızın yarattığı fırsatı vurgulaması ve çalışma çağındaki aktif nüfusun optimal orana yükseleceği önümüzdeki dönemi "altın çağ" olarak nitelemesi ilginçti. Derviş'e göre Türkiye bu genç ve üretken nüfusu dışardan gelecek sermaye ve teknolojiyle buluşturabildiği takdirde büyük bir ekonomik atılım yapabilir, ekonomimiz bugünkü büyüme hızı tahminlerinin çok üzerinde büyüyebilir, istihdam sorununun çözümünde dev adımlar atılabilirdi.

Hugo Boss örneği
Derviş'i dinlerken aynı masayı paylaştığımız Hugo Boss firmasının Türkiye'deki tepe yöneticisi Dr. Sezai Kaya'nın anlattıkları Derviş'in saptamalarının ne kadar önemli olduğunu gösterdiği için ilginçti. Dünya hazır giyim piyasasının önde gelen firmalarından biri olan Hugo Boss, Türkiye'de üretim yapmaya karar verdiğinde, kendi yöntemleriyle eğiteceği Türk işçilerinin Almanya'daki işçi verimliliğinin % 90'ı düzeyinde bir verimlilik düzeyine erişeceğini varsaymış ve hesaplarını buna göre yapmış. Bugün Türkiye'deki Hugo Boss işçilerinin yakaladığı verimlilik düzeyi Almanya'dakinin % 5 üzerindeymiş ve bu durum üretimin daha büyük bölümünün Türkiye'ye kaydırılması için güçlü bir gerekçe yaratıyormuş.
Şu anda dünyada pazarladığı deri ürünlerin ve iç çamaşırının tamamını Türkiye'den temin eden, Türkiye'de yılda 500 bin takım elbise, günde 11 bin gömlek ve 6 bin pantalon üreten ya da ürettiren Hugo Boss'un Türkiye'den yaptığı satınalmanın yıllık toplamı 200 milyon doları bulmuş. Halen İzmir'deki fabrikasında 72'si mühendis 1.500 eleman istihdam eden, ayrıca fason iş verdiği tesislerde yaklaşık 3.500 kişiye istihdam olanağı sağlayan Hugo Boss örneği Türkiye'nin önündeki fırsatın büyüklüğünü gösteriyor.

Çiftliğin ağaları cephede
Derviş'in konuşmasında belirttiği gibi, Türkiye makroekonomik istikrarı sağlayabilir, yatırım iklimini oluşturabilir ve ideolojik engelleri aşabilirse, bu fırsattan yararlanarak kalkınmasını hızlandırabilir, dış borcu yabancı yatırım sermayesiyle ikame etme olanağını da yaratabilir. Ancak Türkiye'nin bu sıçramayı yapabilmesi, 'çiftlik' olmaktan çıkmasına bağlı. Bu ise çiftlik ağalarının, çiftlik kahyası politikacıların ve çiftlik muhafızlarının hiç işine gelmiyor. Onların derdi, bu çiftliği dış dünyaya kapatıp içerde kendi düzenlerini devam ettirmek. Çiftlik ahalisi bir gün isyan edip "Biz artık çiftlikte değil ülkede yaşamak istiyoruz" diyene kadar da bu rollerini oynamaya devam edecekler herhalde.