Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AKP’nin iktidara gelişini sevinç ve umutla karşılamış olan Cengiz Çandar, 20 Aralık tarihli Yeni Şafak gazetesinde yer alan "AK Parti ‘iktidar’ olmak zorunda" başlıklı yazısında, piyasaların geçen hafta AKP hükümetine çok güçlü bir mesaj verdiğini belirterek aynen şöyle diyor: "Bunun adını ‘güven krizi’ koymak gerekir mi diye sorduğum bir piyasa uzmanı, ‘Tam da bu işte’ cevabını verdi. Ünlü ve üstelik AK Parti’ye sempatisi olan bir işadamı, akşamüstü saatlerinde ‘İbre bugün döndü’ dedikten sonra ‘hafta başından beri bunun işaretleri vardı’ dedi.."
Cengiz Çandar’ın, uluslararası piyasalara aşina olduğu anlaşılan bir "mali uzmanöla yaptığı görüşmeye dayanarak yazdıkları da şunlar: "Seçimlerin hemen öncesinde Türkiye’ye yönelmeye başlayan ve seçimlerin ardından hızla tırmanan yabancıların piyasaya girişleri, son birkaç gün içinde Türkiye’yi hızlı bir terk edişe yönelmeye başlamış. Üstelik bu ‘mali çevreler’, Kopenhag’da Türkiye’ye ilişkin alınan kararı gayet olumlu olarak görmüşler. Ama artık Kopenhag bile unutulmaya başlanmış. AK Parti yönetiminin bu ‘işi’ becerebileceğine ilişkin kuşkuların yol açtığı sıkıntılar söz konusu."

Piyasalar ölçü mü?
AKP’ye yakın çevrelerin görüşlerini yansıtan deneyimli meslektaşımız Cengiz Çandar’ın yazdıkları, seçim ertesinde adeta bir uçan halının üzerinde, tam bir balayı mutluluğu yaşayan AKP cephesinde, şimdi saadetin yerini endişenin aldığını gösteriyor. AKP’nin, seçim zaferinin sarhoşluğuyla girdiği hayal dünyasından çıkıp hayatın ve Türkiye’nin gerçekleriyle yüzleşmeye zorlandığı noktada, AKP’ye yakın çevrelerde bir panik havasının esmeye başladığını düşündürüyor Çandar’ın yazısı.
Bana sorarsanız AKP yetkililerinin seçim sonrasında oluşan havaya bakarak "Tek başına iktidar olduk, güven krizini aştık, piyasalar da bizi destekliyor, faizler düşüyor, borsa çıkıyor, biz bu işi kıvırdık" diye şişinmeleri ne kadar yanlış idiyse, şimdi işler umdukları gibi gitmeyince, mali piyasalardan gelen ilk sinyallere bakarak paniğe kapılmaları da o kadar yanlış.
Bütün sorun, yaşanan bunca deneyden sonra, mali piyasalardan gelen sinyallerin nasıl algılanması gerektiğini çoğu kimsenin hâlâ öğrenememiş olmasından kaynaklanıyor. Bu köşede dafalarca yazıldığı gibi, mali piyasalar çoğu kez çok kısa vadeli, yerine göre haftalık, hatta günlük kâr - zarar perspektifiyle tepki veriyor gelişmelere. Bu tepkiler zaman zaman duygusal ve önyargılı olabiliyor, yanlış varsayımlara dayanabiliyor. Örneğin AKP’nin bir seçim zaferi kazanarak tek başına iktidara gelmesi, ilk anda ekonomideki başarının bir güvencesi olarak görülebiliyor. Mali piyasalar, AKP’nin ekonomiyi yönlendirecek ekibinin bilgi birikimi, deneyimi, tutarlılığı konusunda yeterli bilgiye sahip olamadan AKP iktidarına bir avans açabiliyor. Besbelli ki uygulama başlayıp AKP’nin yoğurdu nasıl yediği görüldükçe bu ilk değerlendirme de değişecek. Şimdi yaşanmakta olan da bu.

AKP’nin işi zor
24 Kasım’da bu köşede yer alan yazımda piyasalardaki ve AKP’ye yakın çevrelerdeki bu erken bayram havasını eleştirerek, "AKP, tek başına iktidara gelmenin ekonomideki başarının garantisi olmadığını yaşayarak öğrenecek herhalde" diye noktalamıştım yazımı. AKP hükümetinin ilk bir ayı sonunda gelinen nokta, bu öğrenme sürecinin hayli sıkıntılı geçeceğini ve bunun piyasalardaki yansımalarının yeni dalgalanmalara yol açabileceğini düşündürüyor.
Birkaç hafta önce, o erken bayram havasının yaşandığı günlerde "Dolar 1 milyon 400 bine düşer, borsa 15.000 puanı aşar" diye bilgiççe ahkâm kesenler şimdi hangi havadalar bilmiyorum ama daha güvenilir bir tavsiye isteyenlere gelişmeleri paniğe kapılmadan izlemelerini ve günlük heyecanlara kapılmamalarını öneriyorum.