Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu yıl Davos’ta kaygı ve tedirginliğin ağır bastığı bir ortam var. Olası Irak savaşının ve ABD’nin başına buyruk tavrının yarattığı kaygı ve tepkilerin ötesinde, dünya ekonomisinin yakın geleceğiyle ilgili kaygılar da ön plana çıkıyor. Ekonomi alanında herkesin dikkatini çeken "Çin mucizesi"nin dışında sözü edilen bir başarı öyküsü yok gibi. Özellikle dünya ekonomisinin ağır toplarının hiçbirinde umut verici bir tablo görünmüyor. Japonya’nın büyümeye geçmesi hâlâ zor görünürken, 2002’nin son çeyreğinde duraklayan ABD ekonomisinin de "Avrupa’nın hasta adamı" diye anılmaya başlanan Almanya’nın da 2003 yılına güvenilir büyüme beklentisiyle girdiğini söylemek olanaksız.
Bu ortamda Türkiye gibi büyümesini dış pazarlardaki ihracat performansıyla destekleyen ve dış kaynak girişine bağımlı olan ülkeler için de 2003 yılı, hayatın zor geçeceği bir yıl olarak görünüyor. Özellikle Brezilya ve Türkiye’deki yeni iktidarların bir yandan mali disiplini sağlayıp faiz dışı fazla yaratırken, diğer yandan büyümeyi ve yoksullukla mücadeyi hedefleyen politikalarla bu amaca nasıl varacakları merak konusu. Davos’a gelmesi beklenen Brezilya’nın yeni Devlet Başkanı Inacio Lula da Silva’nın burada nasıl karşılanacağı merak konusu.

Kaygıların ağır bastığı bu ortamda hemen hiçbir ülkenin ekonomi bakanının iyimser olması kolay değil herhalde ama ekonomiden sorumlu bakan kimliğiyle Davos’a gelen Ali Babacan iyimserliğini koruyor. Önceki akşam "Yol kavşağında Türkiye" konusunun tartışıldığı yemekli toplantıda birkaç yabancı gazeteci ve İngiltere’nin İsviçre’deki büyükelçisi ile birlikte Ali Babacan’ın masasındaydık. Ali Babacan yabancı gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Türkiye’deki yeni hükümetin ekonomideki önceliklerini şöyle özetledi:
• Uyguladığımız programa uluslararası piyasalarda güven duyulması için ek iş olarak IMF ile 4. gözden geçirmeyi başarıyla tamamlamamız lazım. Önümüzdeki günlerde bütçenin açıklanmasıyla birlikte çok iyi ilişkiler içinde olduğumuz IMF ile 4. gözden geçirmeyi tamamlamayı amaçlıyoruz.
• Programımızda birinci önceliği enflasyonu düşürmeye veriyoruz.
• IMF’nin üzerinde durduğu yüzde 6.5 faiz dışı fazla hedefini 2003 yılında rahatlıkla tutturacağız.
• Güvenin sağlandığı ortamda reel faizlerin düşürülmesi ve kamu borcunun GSMH’ye oranının da aşağı inmesini bekliyoruz.
• Özelleştirmede, piyasa koşullarının çok elverişli olmamasına aldırmadan hedeflerimizi gerçekleştirmeye kararlıyız. Ben piyasalarda oluşacak fiyatın sağlıklı fiyat olacağını düşünüyorum.
• Bunların yanı sıra reel sektörde işletmelerin verimli çalışmasını önleyen engelleri kaldıracak mikro düzeydeki düzenlemeleri yapmaya devam ediyoruz.
• Sosyal nitelikli projeler de mutlaka programımızda yer alacak.

Babacan’a olası bir Irak savaşının ekonomiye getireceği yükler konusu da soruldu. 1991’deki Körfez Savaşı’nın Türkiye ekonomisine maliyetinin çok ağır olduğunu belirten Babacan, olası bir savaşta doğabilecek zararların telafisi konusunda ABD ile yapılan görüşmelerde 3 ayaklı bir destek programı üzerinde durulduğunu söyledi. Buna göre ABD’nin Türkiye’ye hibe, borç ve borç garantisi biçiminde destek sağlaması söz konusu. Bunun kompozisyonu ve miktarı konusunda ise herhangi bir mutabakata varılmış değil Babacan’ın söylediğine göre.
Ali Babacan önceki gün IMF’nin gerekli olup olmadığının tartışıldığı açık oturumda ise IMF’nin tekel konumuna alınmasının IMF ile anlaşma yapma durumunda olan ülkelerin pazarlık gücünü düşürdüğünü ileri sürdü.

Dün öğlen saatlerinde Davos’taki Kongre Merkezi’nde ayaküstü görüşme olanağı bulduğumuz Başbakan Abdullah Gül ise Güvenlik Konseyi üyesi Meksika’nın Davos’ta bulunan Devlet Başkanı Vicente Fox’un kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Bu talebin Türkiye’nin bölgede barışı korumak için gösterdiği çabaların bir sonucu olduğunu belirten Başbakan Gül, Türkiye’nin aldığı inisiyatifle öne çıktığını ifade etti. Gül’ün Davos’tan Strasburg’a geçeceğini belirten danışmanı Ahmet Davudoğlu da Türkiye’nin barışı koruma çabalarının Avrupa Birliği’nde artan bir ilgi gördüğünü ve birlikte davranma potansiyelinin bulunduğunu belirtti.