Geçen hafta, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kullanıp Sabiha Gökçen Havalimanı’na gittim.
Köprü’den çıktıktan sonra Anadolu Otoyolu’nu sadece 1 kilometre kadar kullandım ama HGS “Giriş kaydı yok” diyerek 23 lira 75 kuruş tahsil etti.
Sabah yolcu bırak, akşam al, al sana haksız yere tahsil edilmiş 47,5 lira.
Rakam hiç önemli değil, önemli olan bu kadar basit bir düzenlemenin yapılmamış olması.
Bir başka gün de yine Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden çıkıp Osman Gazi Köprüsü’nü kullanarak İzmir’e gittim.
Bu kez Anadolu Otoyolu’nda yaklaşık 20 kilometre gittim ama yine sistem entegrasyonu olmadığı için hiç para ödemedim.
Rakam yine hiç önemli değil ama önemli olan bir yerde devlete haksız kazanç sağlayan sistemin başka bir yerde devleti zarara uğratması.
Yazık değil mi, bence çok yazık...
Kim Kardashian, ABD’de bir popüler kültür simasıdır. Dört sene önce, ABD askerlerine moral vermek için Şükran Günü’nde kalkıp Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti.
Yine ABD’li sihirbaz David Blaine, beş günlük bir tura çıkıp, Afganistan ve Irak’ta görev yapan ABD askerlerine moral verdi.
İngilizler, ünlü opera sanatçıları Katherine Jenkins’i Afganistan’a götürüp iki konser verdirdiler.
Lazkiye’deki Rus üssüne konser vermek için giden ve aralarında Kızıl Ordu Korosu üyelerinin de bulunduğu uçak düşeli daha iki sene olmadı. Tüm bunları, ülkelerin cephe hattındaki askerlere moral olması için çeşitli etkinlikler düzenlediğini anlatmak için yazdım.
Saydığım tüm ülkeler, ünlü isimleri götürdükleri yerlerde çok sayıda kayıp da verdiler ama kalan askerlerine moral vermelerine engel olmadı bu durum.
Türkiye’de de, Zeytin Dalı Harekâtı’na katılan askerlere destek olmak adına bir grup isim sınır bölgesine gitti.
Davet almadığı için üzülen, orada olamadığı için tepki gösteren Demet Akalın gibi isimleri anlarım ve tepkilerine saygı da duyarım. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in neye tepki gösterdiklerini gerçekten anlamadım.
Başarılı bir adam aslında Nihat Doğan. Babasını 13 yaşında kaybetmiş, ailesine bakmak için boyacılık ve minibüs muavinliği yapmış sonra da adım adım şöhret olmuş birisi. Bugüne kadar çok bilinen iki şarkı yaptı ama bir şekilde hep gündemde kaldı.
“Seda Sayan ile ilişkisi sayesinde” demeyin, o ilişkinin meyvesi olan popüler şarkı ‘Bitanesinden bitanesine’ 2005’te çıkmıştı. Oysa piyasaya 1994’te çıkan ‘Kırdın Kalbimi’ şarkısıyla duyurmuştu adını. Amacı, bilinirlik kazanmak ve piyasada kalmaktı, başardı. Saygınlığı pek umursadığını sanmıyorum. Basit bir matematiği var aslında Nihat Doğan’ın.
Kendisini hep bir kampın parçası haline getirip, öteki kampa en ön sırada saldırıyor. Mesela ‘Survivor’da Derya Büyükuncu ile finale kaldığında, çocukluğunda çalışmak zorunda kalmış mazlumların kampından seslendi insanlara. Gündemi koklamayı biliyor Doğan. 2001’de Kemalpaşa Kiraz Festivali’nde “Bu ülkede barışı bozanlara lanet olsun” deyip, 2013 yılında Taraf’a “Muş’ta kalsaydım PKK’ya katılabilirdim, iki amcaoğlu dağa gitti, döndü” diyen bir portresi var.
Ermenistan’la ilişkilerin yumuşama dönemine denk gelen o röportajda, Ermeni soykırımı iddiaları çerçevesinde 24 Nisan anma etkinliklerine
Almanya, İtalya ve Fransa’nın çocuklara aşı yapılmasını mecburiyet haline getirmesinin ardından aşı tartışması tekrar başladı.
Anayasa Mahkemesi, zorunlu aşı programının insan hakkı ihlali olduğuna karar vermişti ama doktorlar başlayacak bir kızamık salgınının aşı olmuş çocukları da hasta edeceğini söyleyip, konunun yeniden ele alınmasını istiyor.
- Türkiye’de aşılamaya karşı çıkanların bir kısmı, aşılardaki küçük parçacıkların çocukların DNA yapılarını bozduğunu düşünüyor. Belirli bir grup da aşıların içinde domuz geni olduğunu düşündükleri için programı kabul etmiyor.
- ABD’deki aşı karşıtı gruplar, devlet bize karışamaz diyen liberaller ve aşılarda kürtajla alınan ceninlerdeki hücrelerden yararlanılıyor diyen muhafazakarlardan oluşuyor. Ancak kızamık vakaları tekrar görülmeye başlayınca aşı karşıtlığı geriledi biraz.
- Hollanda’da ‘İncil Kuşağı’ denen bir grup, çocuklarına aşı yaptırmadığı için kızamık salgını yaşandı, hükümetin göreve çağırdığı bazı papazlar “Siyaset bizden Tanrının emrine karşı gelmemizi isteyemez” diye ayaklandılar.
- Pakistan’da, Birleşmiş Milletler kampanyasında çocuklara aşı yapmakla görevli 14 kişi öldürülmüştü birkaç sene önce.
- Malezya’da iki çocuk kuş
15 yıldır ‘damat adayı’ diye hayatımızda olan bir adamdan söz ediyoruz... Ünlenmek için kaset yaptı, televizyon dizilerinde oynadı, yayınlarda bardak kırdı, Kabe’de selfie çekti, daha bir sürü şey yaptı. Geçen sene yine sosyal medya üzerinden intihar edeceğini söylemişti, bu sene yine aynı şeyi söyledi ve sonra yaptı. Gerçekten ölmek isteyen insanlar bunu canlı yayında söyleyerek yapmazlar, intihar girişimine inanmasam bile ortada psikolojik bir sorun olduğu kesin.
Eğer bu adam iyi durumdaysa ve hakkında yapılan haberleri takip edebiliyorsa, şu an krizden çıkmış bir uyuşturucu bağımlısı gibi tatmin olmuş durumdadır. Bilmediği ve düşünemediği şey, bir daha gündem olmak istediğinde intihar girişiminden fazlasını yapmak zorunda kalacağı. Eğer bu adam gerçekten intihar girişiminde bulunduysa ve ölürse, hepimizin suçlanması gerekir. Zira sabun köpüğü ünlüler, biz onları yücelttiğimiz için bu acınası hale geliyorlar.
DEĞDİ Mİ MEHMET BEY?
Bu ülkede Cüneyt Arkın, Selma Güneri, Ekrem Bora ve İzzet Günay, Banker Kastelli reklamında oynadı. Şirketin sahibi Cevher Özden paralarla birlikte yurt dışına kaçtığında, biraz eleştirildiler ama konu çok uzamadı. Çiftlik Bank olayı patladığı günden beri
Dünyanın en çok satan ilk 10 gazetesinin günlük tirajı, yaklaşık 51 milyon. ABD’li oyuncu ve şarkıcı Selena Gomez’in sadece Instagram’da 135 milyon takipçisi var. Peki bu rakamlara bakarak, yazılı basını kötü günler bekliyor diyebilir miyiz?
Hayır diyemeyiz zira, sosyal medya bakmak üzerine kurulu bir dünya, okumak için değil. İnanmayan, herhangi bir sosyal medya mecrasına önce sıradan bir doğa fotoğrafı arkasından da edebi bir metin koysun. Emin olun, karenin alacağı beğeni sayısı, edebi metinin alacağı beğeni sayısının kat ve kat üzerinde olacaktır. Bakılmak için olan şeyler, okunmak için olanları asla yenemez.
Yeni bir TRT kanalı geliyor
TRT Çocuk, Türkiye’nin en başarılı işlerinden birisi, reyting ölçümünden çıkmadan önce ilk 100 sıralamasına 30-35 program sokuyorlardı. Şimdi TRT Çocuk, yeni bir kanal daha kuruyor. Bu yeni kanal, yaşı 10 ve üzerinde olan çocuklara hitap edecek.
Karar doğru, zira beş yaşındaki bir çocukla 14 yaşındaki çocuğun aynı kanalı seyretmesi mümkün değil. Türkiye’de yayında olan çocuk kanalları genellikle ilkokul çağındakilere hitap edecek içeriğe sahip. Yani potansiyel seyirci sayısı yüksek yeni bir kanalımız daha olacak.
Şeftali kebap
Kuzey Kıbrıs’a gidenle
Mardin Artuklu Üniver-sitesi Rektörü Profesör Dr. Ahmet Ağırakça, bu fotoğrafları “emekliliğim sırasında çekildi, kötü niyet var” diye uzunca bir açıklama yaptı.
Ancak rektör ve akademisyenler için kep yerine sarık önerisine dair tek cümle etmedi. Bilim, bir üniversite için, törenden törene kullanılan kıyafetlerden daha önemli olmalı. Üniversitelerin akademik performansını sıralayan URAP’ta Mardin Artuklu Üniversitesi puanlarına baktım.
Geçen akademik yılda, 125 üniversite içinde 124. sırada kalmış Mardin Artuklu Üniversitesi.
Öğrenci sayısı 6 binden az olan 33 üniversite arasında son sırada.
2000 yılından sonra kurulan üniversiteler ve devlet üniversiteleri sıralamasında da durum pek farklı değil.
İki fakülte bitirmiş, 3. fakülteden de asistanlığa başladığı için ayrılmak zorunda kalmış bir bilim insanı Prof. Dr. Ahmet Ağırakça.
İlk düzelmesi gereken şeyin kıyafetler değil bu tablo olduğunu benden daha iyi biliyordur, umarım gereğini yapar...
CHP NEDEN YÜZDE 60 OY ALAMAZ?
Kadınların ne giyeceklerine müdahale etmekten söz edince akla hep İslam ülkeleri gelir. Kuzey Kore’de kadınların saç biçimlerine devletin karar verdiğini daha önce yazmıştım. Şimdi de Tacikistan Kültür Bakanlığı, kadınlar için bir giyim tavsiye kitabı yayımladı. Kitapta İslami giyim de önerilmiyor, mini etek de hatta iş parmak arası terliklere karışmaya kadar varmış.
Devletlerin işi kadınların ne giyeceğine müdahale etmek mi yoksa onların iş hayatına, sosyal güvenceye, erkeklerle eşit haklara kavuşmasını sağlamak, ve kadınları ayrımcılıktan korumak mı? Hakikaten garip ötesi bir durum bu...
VAY ARKADAŞ, AŞK DEĞİL KADEŞ ANTLAŞMASI
Seren Serengil ile Yaşar İpek, önce barışmış sonra da evlenme kararı almışlar. O kısmı beni hiç ilgilendirmiyor ama avukatları aracılığıyla birbirlerine yasaklar koymuşlar ve bunlar yayınlandı her yerde. Aşk, dünyayı iki kişi olarak görmektir, aşk insana zaman zaman saçmalatır falan ama getirilen yasaklara bakınca aşk diye başlayan cümle kuramıyor insan.
Seren Serengil’in şartlarından bazıları şöyle:
- Haftada bir gün erkek arkadaşlarıyla yemeğe gidebilir. Mekan bildirmek kaydıyla masada başkalarının kız arkadaşları olmayacak.
- Birbirinin telefonunu karıştırma