Deniz Baykal siyasete girdiğinden beri, en başarılı konuşmalarını hep genel başkanlık söz konusu olduğunda yapmıştı. Anayasa değişiklik paketi konuşmasını dinleyince sizin de aklınıza “Bunca yıl nerelerdeydiniz?” sorusu gelmiyor mu?
Bize göre kutup dairesine çok daha yakın olan Oslo, Helsinki ya da Ottowa, İstanbul’a göre göre çok daha fazla kar yağışı alan Erzurum ve kuş uçuşu 19 kilometre mesafede ve aynı iklim şartlarına sahip olan Sabiha Gökçen havalimanları kar yağdığında kapanmıyor da, Atatürk Havalimanı her seferinde neden kapanıyor acaba?
Faili meçhul cinayet, faili meçhul soygun olur da, bizden başka faili meçhul ısırma vakası yaşanmış bir ülke daha var mı acaba?
Bir zamanlar uğruna kahramanlık şarkıları bestelenen, vatan toprağı sayılan Kıbrıs, seyircinin ve okurun neden en az ilgi gösterdiği haber başlığı oldu acaba?
BAŞKAN ÇOK BİZDE...
İlber Ortaylı dün “Bizim tarihimizde başkanlık var mı?” diye yazmıştı. Sınıf, kooperatif, sendika, dernek, oda, siyasette belde, ilçe, il derken, yaklaşık 7 milyon başkan unvanlı kişi var bu memlekette. Yani yaklaşık eşit her 11 kişiden biri zaten başkan...
Rekortmen başkan Musa Çelikkol. 1968’de Denizli Şoförler Derneği Başkanı olarak
Atatürk Havalimanı ile Sabiha Gökçen Havalimanı arasındaki mesafe kuş uçuşuyla
19 km.
Yani meteorolojik şartlar her ikisinde de hemen hemen aynı. Buna karşın, geçen sene olduğu gibi bu sene de kar yağdığında Atatürk Havalimanı iptal oldu, Sabiha Gökçen gecikmeler olsa da işledi. Ajans haberlerine baktım, Malezya’dan gelen uçak Atatürk Havalimanı yerine Elazığ’a inmiş. İyi de Elazığ’da kar yağışı alan illerden birisi ama oranın havalimanı açık durumda.
Uçuşlar yapılamadığında sadece yolcular sefil olmuyor, havayolu şirketleri de ciddi zarar ediyor. Binlerce insanı otellerde yatıran, yüzlerce uçuşu iptal olan THY’ye kar yağışı maliyetinin 100 milyon lira olduğundan söz ediliyor. Sivil havacılığın küçüldüğü bir dönemde az buz bir rakam değil bu. Geçen Ocak’ta, Amerika’nın Doğu kıyılarını vuran, devlet dairelerini bile tatil ettiren ve 1922 yılı rekoruna yaklaşan kar yağışı sırasında, gecikmeler ve bazı iptaller oldu ama New York’taki 3 havalimanı da açık kaldı. Kopenhag, Oslo havalimanlarına baktım onlarda da ağır kış şartları var ama uçuşlar sürüyor. Devlet Hava Meydanları İşletmesi, kendi sorumluluğunda olan Atatürk Havalimanı’nda yaşananlar için mutlaka bir araştırma yapacaktır.
Komşuluğu hatırladık yeniden. Eve ekmek alırken; arabasına yoldaki komşusunu da alan ya da aracı kara saplanan komşuya yardım eden insanlar olduk uzun zaman sonra.
Kar şehirdeki bitmek bilmez uğultuyu azalttı biraz. O yüzden de daha sessiz günler geçirdik.
Kimse evden çıkamayınca bazı şeyleri birlikte yapmanın keyfine vardık bir kez daha.
İstanbul, yoğun kar yağışı altında yaşama tecrübesi çok olan bir şehir değil.
Karda nasıl yürümek lazım, sokak hayvanlarının bu koşulda yemek bulamayacaklarına dair bilgiler, hepsi tamam. Ancak herkesin unuttuğu bir başka alan daha var.
Ağaçlar...
Pazartesi gününden beri bir sürü ağaç ya devrildi ya da koca dalları kırıldı kar yükü yüzünden. Eğer yürüdüğünüz yol hattında bir ağaç varsa, altından geçerken dikkatli olmanızı öneririm.
SiZ ASENA OLSANIZ NE YAPARSINIZ?
Önce fotoğrafta gördüğünüz adamı tanıtayım size.
Adı Tobias Huch.
Almanya’da, Liberal Parti milletvekili.
Bilinen iki özelliği var.
Birincisi, koyu bir PKK hayranı. Bu hayranlığını göstermek için Kandil’e kadar gitmiş birisidir kendileri.
Twitter’daki profil fotoğrafı da Kuzey Irak’ta çekilmiştir, o derece bir hayranlık yani.
Tobias Huch’un bilinen ikinci özelliği Türkiye karşıtı olmasıdır.
Barbaros Şansal, seyredenlerin hiç de hoşuna gitmeyecek, suç sayılan şeyler söyledi, değil mi? KKTC’den sınır dışı edildi, Türkiye’ye getirildi, mahkemeye çıkarıldı ve tutuklandı. Buraya kadar hiç sıkıntı yok, suç işleyene yargı cezasını verir. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme iddiası da zaten ağır bir suçlamadır. Eğer Barbaros Şansal havalimanında linç edilmeye çalışılmasaydı, yaşanan süreçte hiç sıkıntı olmayacaktı. Türkiye üç gündür Barbaros Şansal’ın söylediklerini değil bu linç girişimini konuşuyor.
Saldırganların farkında olduğunu sanmıyorum ama aslında Şansal’a büyük iyilik yaptılar. Hem sözlerinin gündemden düşmesini sağladılar, hem de bir mağduriyet hikayesinin kahramanı haline döndürdüler Şansal’ı.
NOSTRADAMUS KEHANETLERİ GİBİ...
Bir sürü insan Nostradamus kehanetlerinin şifrelerini çözmeye çalışır asırlardır. Bu aralar magazin gazetecileri de benzer bir durumda. Eski çiftlerin, sosyal medya üzerinden isim vermeden birbirlerine laf çaktıkları mesajları çözmeye çalışıyorlar. Gülben Ergen-Erhan Çelik mesajlarından sonra şimdi de Aslıhan Doğan’ın yazdıkları Arda’ya mı diye konuşuluyor. Arkadaşlar uğraşıyor, şifreleri çözüyor sonra mesajı yazan, “Ben ona demedim, ortaya
Sene 2009, Halep’te10 bin 500 yıllık kalenintepesindeyiz.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül onuruna verilen akşam yemeğinde, misafirler masaya karışık düzende oturtulunca, yanıma Suriyeli bir iş adamı ve onun televizyon yıldızı nişanlısı düştü. İstanbul’dan geldiğimi duyunca düğün planlarını anlattılar. Genç kız hem düğünden bir gün önceki gecesini hem de düğünden sonraki ‘after party’ organizasyonunu Reina’da yapmak istiyordu.
Orta Doğu’da bir sürü ülke gezdim, tanıştığım insanlar Reina’yı sordu. Bir kısmı arkadaşlarının nişan-düğün sonrası eğlencesi için Reina’ya gitmişti, bir kısmı ise çok duymuş ve merak ediyordu. Sadece Arap ülkelerindedeğil İsrail’de de, Tel Aviv’in Bat-yam semtinde de Reina sorularına cevap vermekzorunda kalmıştım.
Hep iş gereği gittiğim bir mekanın bu kadar popüler olmasına ben, mekana sadece işimle ilgili gitmeme de onlar şaşırıyorlardı. Her neyse yılbaşı gecesi yaşanan saldırıda ölenlerin milletlerine bakınca, tablo daha net ortaya çıkıyor.
Suudi Arabistan, Irak, Lübnan, Ürdün, Suriye, İsrail ve Kuveyt...Orta Doğu ülkelerinin vatandaşları. Yoksa hayatını kaybedenler arasında Kanada vatandaşı da var, Hindistan vatandaşı da. Reina, tek başına İstanbul’a
Yeni yılı kutlayan insanların katledilmesine üzülmediğini açık açık yazan ve bunu dini gerekçelere bağlayanlar. Katil kadar kötüsünüz siz de...
Yeni yılı kutlarken teröre kurban gidenler için hayatını kaybetti deyip diğer terör kurbanlarını şehit diye ananlar, bırakın da bari acımızda birleşebilelim...
Bunca insanın acısı sürerken oturup bu saldırının olası referanduma etkilerinin hesabını yapan hatta iktidara 2 puana mal olur cümleleri kuranlar, leşle beslenen akbabalardan ne farkınız var ki sizin?
NOEL BABA DİNİ BİR MOTİF Mİ?
Antalya, Demre’ye neredeyse hiç kar yağmaz ve Ren geğiyi de yoktur ama Noel Baba hep Ren geyiklerin çektiği kar kızağıyla dolaşır, çünkü Noel Baba aslında bir İskandinav halk masalı kahramanıdır.
İskandinav coğrafyasında, eskimo evlerine benzeyen yapıların girişi, vahşi hayvanlara engel olmak için üst kısımda olurdu. Noel Baba’nın kapı dururken bacadan evlere girmesinin kaynağı da budur aslında.
Noel Baba’nın parlayan gözleri, gamzeleri, kırmızı burnu, ilk kez Clemet Clarke Moore’un 1820’li yıllarda yazdığı bir şiirde tasvir edildi. Hikâye göçmenlerle birlikte ABD’ye taşındı. Noel Baba’nın ilk görseli 3 Ocak 1863 tarihinde Harper’s Weekly adlı çizgi dergide
Ali Ağaoğlu’nun kızının düğün pastasını gökdelene benzetenler olmuştu.
Dünyanın gerçek bir düğünde kesilen en büyük pastası 4.5 metre boyunda ve 120 kilogram ağırlığındaydı.
Filipinler’de ünlü bir aktörün düğünü için bu sene yapıldı. Bunun dışında, bir evlilik fuarı için ABD’de hazırlanmış, 6.8 ton ağırlığında, beş katlı, bir pasta daha var.
Bizim magazin muhabirlerimiz pastanın ağırlığı ya da yüksekliğini değil, kat sayısını yazmakla yetindiler.
Belki de Ağaoğlu’nun kızının düğün pastası gerçek düğün rekorunu kırmış ya da yaklaşmış olabilir.
12 karat tektaş
Gelelim damadın gelin hanıma taktığı 12 karat büyüklüğündeki tektaş yüzüğe. Arkadaşlar sadece karat kısmını yazdılar ama işlerini eksik yaptılar. Pırlantada tek değer, taşın ağırlığı değildir. Fiyatı belirleyen asıl unsur, taşın ne kadar berrak olup olmadığıdır. Sonra kesim ve taşın biçimi de büyük önem taşır.
Bu yazdıklarımın neden önemli olduğunu örneklerle anlatayım: