CHP’nin, Cumhurbaşkanı adayını erken belirleme sürecinde hiç konuşmadığımız bir nokta var.
Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir’in, Mansur Yavaş da Ankara Büyükşehir’in başında.
Hangisi olursa olsun, aday şimdi belirlenirse seçime kadar geçecek sürede aday olan isim büyükşehir belediye başkanlığını sürdürecek mi?
CHP Genel Merkezi’nin belirlenecek adayın kadro ve programını oluşturup, seçime kadar halkı ikna etmesi planını dün Aytunç Erkin’in köşesinde yazdı.
Kadro kurup, program hazırlayıp, yurt genelinde gezilere çıkmak belediye başkanlığıyla birlikte yürütmesi çok zor bir takvim.
Geçmişte belediye başkanları herkese hizmet eder, parti rozeti olmaz gibi cümleler de kurulabilirdi, gerçekçi olmak lazım Türkiye’de o eşik aşıldı.
Gerçekçi olmaya devam edersek, İstanbul ya da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı karpuzları aynı koltuğa sığmaz.
Önceki gün bir İngiliz ajansı Türkiye’nin Suriye’de kuracağı hava üssünün ve o üstte konuşlanacak 50 civarı savaş uçağının haberini yaptı.
Habere kaynak olarak Suriye yönetiminden ismi açıklanmayan isimler gösterildi.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Washington’da, Suriye geçiş hükümetinin yeni Cumhurbaşkanı Şara’nın Ankara’da olduğu bir gün için ilginç bir haber.
Habere ilk tepki İsrail yayın organı Jerusalem Post’tan geldi, gazete Türkiye’ nin yerleşebileceği üslerin adını verip, Türkiye’nin İran ve Rusya’nın bıraktığı boşluğu dolduracağını yazdı.
Normalde çifte doğrulama sistemiyle çalışan bu ajans ve gazetelerin ihtiyaç duyulduğunda, tek taraftan çok kişiye sorarak iş yaptıklarını bildiğim için hemen Ankara’yı aradım.
Konuştuğum güvenlik kaynaklarından birisi hava üssü ve 50 savaş uçağı soruma soruyla yanıt verdi: Türkiye’nin Diyarbakır ve Malatya’daki hava üslerinde bulunan savaş uçaklarının
Jerusalem Post, İsrail’in İngilizce yayın organı ve haliyle tüm dünyanın ne yazılıp çizildiğine dikkat ettiği gazetedir.
Bu gazete zaman zaman tüm dünyadan konuk yazarların görüşlerine yer verir.
O köşede “Gazzeliler toplu olarak cezalandırılmalı” gibi en ırkçı düşünceler bile yayımlanır ve gazete her seferinde “Bu yazıda yer alan fikirler sadece yazanın fikirleridir, gazetenin sorumluluğu yoktur” gibi bir ifade kullanır.
Bu kural Pazartesi günü bozuldu.
Jerusalem Post, Kanada’da yaşayan terör destekçisi Mem Husedin’in bir yazısına yer verdi.
Yazı dediğime bakmayın siz, “Türkiye’nin derdi Kudüs’ü almak” gibi saçmalıklarla dolu, Atatürk Cumhuriyeti’ni ırkçılıkla suçlayan faşist bir manzume.
Fakat yazıda İsrail’in desteklemesi istenen politika 1918 tarihli Wilson İlkeleri.
- Teknolojinin medyayı değiştirmesi kaçınılmaz bir gerçekti ama bugün tüm dünyada medyayı yok olma noktasına getiren şey, algoritmalar, özel kodlar ve kayıt altına alınan konuşmalarla kişiselleştirilmiş sosyal medya reklam düzeni. Apple, 3 Ocak 2025 tarihinde sanal asistan Siri’nin konuşmaları gizlice kaydettiği gerekçesiyle açılan ve 5 yıldır devam eden davada uzlaşma yoluna gitti ve 95 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Arkadaşımızla telefonda konuştuğumuz tatil beldesinin, bir elektronik postada söz ettiğimiz araba markasının reklam olarak karşımıza çıkması durduk yere, ilahi bir güçle olmuyor. İspanya’dan Almanya’ya, ABD’den Yeni Zelanda’ya kadar medya kuruluşları bu piyasaları domine eden sisteme karşı davalar açıyorlar. Türkiye’de o yasal zemin hâlâ kurulamadı maalesef. Ülkelerin medya kuruluşları yok olduğunda gelecekte tek bir dünya devleti kurulması da dahil filmlerde gördüğümüz senaryolar gerçeğe dönebilir olacak.
- Sosyal medya şirketleri tarafından hükmedilen medya
İsrail medyası ABD Başkanı Donald Trump’ın Mısır ve Ürdün, Gazzelileri almayı kabul etmediği takdirde B planı olarak Arnavutluk ve Endonezya seçeneğini düşündüğünü yazdı.
Ne gitmesi istenenlere ne de topraklarında yer açması istenenlere istiyor musunuz diye soran yok.
Gazze’yi yeniden inşa etmek için bir plan ya da bütçe olup olmadığını bilen yok, gidenler ne zaman dönecek ya da dönebilecekler mi buna dair kurulmuş tek bir cümle yok, sadece Gazze’yi boşaltma hevesi var.
Trump’ın ABD Holokost Anma Konseyi’ne atadığı, ABD Dini Siyonistlerinin Başkanı Martin Oliner, Gazze’nin boşaltılmasının en büyük destekçilerinden birisi ve İsrail medyasında yayımlanan yazısında Trump’ın fikrine destek verirken Gazze halkının topluca suçlu olduğunu ve merhameti hak etmediklerini de söyleyebiliyor. Bununla kalmayıp gidecekleri ülkelerde de sıkı kontrol altında tutulmalarını önerebiliyor.
Görünen o ki, Trumpistan’da akıl ihtiyaç fazlası durumunda...
***
Trumpistan’da başka garabetler de var.
15 Şubat 1999’da yakalanan Öcalan’ın 15 Şubat’ta İmralı’dan terör örgütüne silahlara veda çağrısı yapacağı söyleniyor. Bu tarih bir süredir seslendiriliyordu ama kesin olarak açıklayan olmamıştı
Terör örgütünün Suriye kolunun başındaki isim Mazlum Abdi, açıklamanın görüntülü yapılabileceği ve açıklamada Suriye’nin kuzeyiyle ilgili cümleler de olabileceğine dair detaylar verdi.
15 Şubat Türkiye’de önemli bir tarih.
1999’da Öcalan Kenya’da yakalandı ve kişisel terör yolculuğu sona erdi.
Bu 15 Şubat’ta Öcalan’ın İmralı’dan terör örgütüne silahlara veda çağrısı yapacağı söyleniyor.
Aslında bu tarih bir süredir kulislerde seslendiriliyor ama düne kadar kesin olarak açıklayan olmamıştı.
Terör örgütünün Suriye kolunun başındaki isim Mazlum Abdi ilginç bir çıkış yaptı.
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, çarşamba günü Fransa’nın Yunanistan Büyükelçisi’yle görüştü.
Fransa’nın da aralarında olduğu konsorsiyumun Türkiye’ye Meteor Füzesi satışına şiddetle karşı olduklarını söyledi.
Kaçması imkânsız olan menzili bizim kullandığımız füzelerin yaklaşık iki katı olan havadan-havaya, görüş ötesi Meteor füzelerinin Türkiye’ye satışı tamamlandığında iki ülke arasındaki çatışma riski sıfıra inecek.
Yani bir silah sistemi aslında barışa hizmet etmiş olacak.
***
Barışa hizmet eden silah olur mu, elbette olur.
ABD ve Sovyetler Birliği’nin ve bugün ABD ve Rusya’nın savaşmamasının nedeni iki tarafın da elinde nükleer silah olması.
Barzani ailesine yakın Rudaw’ın başta Washington Temsilcisi olmak üzere Türkiye’ye bakışı sorunlu isimleri var.
Nereden biliyorsun diyeceksiniz, röportajlarında sordukları soruları okumak yetiyor zaten soru sormaktan çok Türkiye’ye yönelik suçlama paragrafları kurup, ardından muhataplarına ne düşündüklerini soruyorlar, dillerindeki sorun hemen hissediliyor.
Buna karşın yine Erbil çizgisinde yayın yapan Darka Mazi gibi sitelerde terör örgütüne ve Bafıl Talabani grubuna yönelik ağır eleştiriler yapılıyor.
İlginç olan aynı merkezden hareket ettiği belli olan iki farklı kurumda farklı tavırlar ve duruşlar var.
Mesela Darka Mazi’de bugüne kadar Barzani’nin KDP’siyle PKK arasında onlarca anlaşma yapıldığı ama terör örgütünün her zaman masayı devirdiği tarihçesiyle birlikte anlatılıyor.
Her neyse bu girişin ardından Alman hükümetinin Suriye Koordinatörü Tobias Lindner’in Rudaw’a verdiği röportaja geleyim.
Sorularda yine Türkiye’ye parmak sallatmak i