Otobüste şort giyen hemşireye tekme atan saldırgan mahkemece serbest bırakıldıktan 48 saat sonra tekrar tutuklandı.
Aynı suç, aynı mağdur, aynı sanık ve 4 farklı karar.
Niye böyle, sorusunun cevabı basit, kamuoyu dosyayı takip ediyor, tepki gösteriyor.
Tabelaya bakarak maç yazısı yazanlar gibi kamuoyu tepkisine bakarak karar veren bir yargı olur mu hiç?
Serbest bırakma kararları hatalıysa vay halimize...
Kararlar doğru ama kamuoyu baskısı nedeniyle tutuklama geliyorsa, vay ki vay halimize.
Yürürlükteki ceza yasasında çok emeği olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Adem Sözüer diyor ki: “Daha ilk savcılık sorgusunun ardından sanık ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde kontrol altına alınmalıydı.”
Yani yasalardaki mevcut tedbirlerin uygulanmadığı ve kamuoyu öfkesine göre şekillenen bir dosya var önümüzde.
Acı ama gerçek bu...
Yaz saati lafazanlıkları...
Dün her yerde kış günü yaz saati uygulaması olur mu tartışması vardı.
Hatta Avrupa’dan uzaklaşıyoruz diye hafiften bir siyasi tartışma çıkarmayı da başardık.
Oysa İngiltere 5 yıl önce yapmıştı aynı tartışmayı. Üstelik doktorlar, insanlar bir yılda gün ışığından 235 saat daha fazla faydalanacak diye öneriye destek vermişti.
Kraliyet Kazaları Önleme Topluluğu da, sabah karanlıkta araba kullanmanın gece karanlıkta araba kullanmaktan daha az riskli olacağını ve her sene 80 ile 100 arasında hayatın kurtulacağını açıklamıştı.
Herkes ikna olmuştu ama İskoçlar, hava saat 10.00’da aydınlanacak diye veto ettiler uygulamayı.
Bu arada arkadaş sohbetlerinde bilgiçlik etmek isterseniz, gün ışığından daha fazla faydalanmanın fikir babası, yüz dolarlık banknotların üzerinde resmi olan Amerikalı bilim adamı ve siyasetçi Benjamin Franklin’dir.
1784’te, Paris’te büyükelçi olduğu yıllarda, mum tasarrufu için önermiş Franklin gün ışığına göre saat uygulamasını.
Haftanın polemik atlası...
Ahmet Hakan: Her konuda polemiğe girme kapasitesine sahip. Görünür takıntısı Rasim Ozan Kütahyalı, gizli takıntısı Ertuğrul Özkök. ‘Beyaz çorap’, ‘sonradan Nişantaşılı’ kelimelerine bağışıklık kazandı. Kullandığı dili rakibine göre belirliyor.
Rasim Ozan Kütahyalı: Adın geçsin de nasıl geçerse geçsin kuralını iyi biliyor. Aziz Yıldırım ve Ahmet Hakan polemiklerinden mutsuz olduğunu sanmam. Aynı mahallede olduklarıyla kavgada dikkatli, karşı mahalleyle kavgada attığı ya da yediği yumrukları saymıyor.
Ertuğrul Özkök: Türkiye’nin en çok küfür edilen adamı olarak ağır cümlelere şerbetli, herkese cevap vermeye köşesi yetmez. Takıntıları, Mehmet Barlas ve Emin Çölaşan. Ahmet Hakan polemiğinde yaşamışlık avantajını sonuna kadar kullanıyor.
Ahmet Kaya’ya borç...
Cuma günü Ahmet Kaya’nın doğum günüydü.
Aynı gün, Ahmet Kaya’nın, yıllar önce, İbo Show programında Mustafa Kemal Atatürk’ü nasıl tanımladığına dair bir video dolaşıma girdi sosyal medyada.
Çok konuşuldu, çok şey söylendi ama herkesin unuttuğu bir gerçek var.
12 Eylül’ün ağır baskısı altındaki dönemde Türkiye’de bir sürü insan Attila İlhan adını,
Nazım Hikmet mısralarını Ahmet Kaya şarkılarından öğrendi.
Ahmet Kaya’nın ölümünden 3 gün sonra o zamanlar yayın hayatında olan Finansal
Forum’da benzer şeyler yazmıştım.
O zamandan bu zamana çok şey değişti, sonun başlangıcı olan gecenin kahramanları özür diledi, tartışma konusu olan Kürtçe kliplerden binlercesi çekildi.
O yüzden bu borcu tekrar hatırlatmak istedim...
‘Karı üstüne karı almak’
Güngör Dilmen Kalyoncu’nun yazdığı Kurban adlı tiyatro oyunu seyrettiniz mi hiç?
Oyunda Zehra kadın, üzerine kuma getiren eşine ve gelin alayına kapıyı açmaz. Köy muhtarı, Zehra kadını yumuşatmak için “Peygamber efendimiz bile eşinin üzerine kaç hanım almıştı” der.
Anadolu bilgeliğiyle karşıdan hemen cevap gelir:
“Peygamber efendimizin tüm dediklerini tuttuydunuz da bir karı üstüne karı almak kaldı, öyle mi?”
Otomobil ve taksilerde arka koltukta oturup da kemer takmayanlara ceza kesilmesi gerektiğine dair valiliklere gönderilen yazıyı görünce geldi aklıma bu sahne.
Araba kullanıp kemer takmayanlara, telefonla konuşanlara,kural tanımayan hafriyat kamyonları ve beton mikserlerine ve hatta araba kullanırken suç olmasına rağmen sigara içenlere cezalar kesildi, sıra arka koltuğa geldi, öyle mi?