Kimi zaman hayatımızın tam göbeğinde olan kavramlara yabancılaşabiliyoruz. Mesela arkadaşlık. Hangi noktada biri ile arkadaş olduğumuza ikna oluyoruz? İlişki tam olarak hangi şartları sağladığında karşımızdakine ‘dostum’ diyebiliyoruz?
Arkadaşlık yeni bir mevzu değil, 2400 yıl önce de bu konuya kafa patlatanlar vardı. Mesela Aristo’ya göre arkadaşlıklar 3’e ayrılıyor.
1 Karşılıklı çıkar sağlayan ilişkiler. Faydanın ömrü kadar sürüyor.
2 Birlikte iyi vakit geçirilen arkadaşlıklar. Zevklerin ve şartların değişmesi ile bitiyor.
3 Karşılıklı sevgi ve takdir içeren dostluklar. Bu arkadaşlar ucunda bir çıkar olmaksızın birbirlerinin iyiliğini istiyor. Aristo da gerçek bir arkadaşı ‘bir diğer benlik’ olarak tanımlayarak kişilerin kendi en iyi özelliklerini karşıdaki yansımada gördüğünü belirtiyor.
Buradan iki farklı sonuca varmak mümkün:
■ Aristo da hayatının bir noktasında dost kazığı yedi.
■ Arkadaşlıklarla ilgili temel ilkeler zamana karşı oldukça dayanıklı.
Ben kısa süre önce hayat değiştirici bir sağlık sorunu yaşadığımda, bir psikiyatrist arkadaşım, “Böyle zamanlarda insanlar çevresini yeniden dizayn eder” demişti. Aristo’nun
yukarıda kategorize ettiği arkadaşlık tipleri maalesef her zaman siyah beyaz çizgilerle ayrılmıyor. Hayattaki viraj ve tümsekler arkadaşların hangi kümeye gerçekten oturduğunu anlamak için yeni veriler sunuyor.
Peki tüm bunların yapay zekâ ile ne alakası var?
Mark Zuckerberg önceki hafta, yakın gelecekte arkadaşlarımızın çoğunun yapay zekâlı olacağını öne sürdü. Mark, YZ’nin yalnızlığa bir çözüm olacağını düşünüyor.
Her ne kadar Zuckerberg’den arkadaşlık tavsiyeleri almak, Sabri Sarıoğlu’nun “orta yapma” ile ilgili önerilerini dinlemeye benzese de; YZ arkadaşlığı ve modern zaman yalnızlığı kaçamayacağımız realiteler. İstatistiklere göre ortalama bir ABD’linin 3’ten az yakın arkadaşı var. İnsanların dörtte biri de yalnızlıktan muzdarip.
Öncelikle yapay zekâ arkadaşlıklarının belli ölçülerde işe yaradığını söylemek mümkün. Stanford Üniversitesi’nin 1000 yalnız hisseden öğrenci üzerinde yaptığı çalışmada 30 kişi YZ arkadaşlığı ile intihar düşüncelerinden uzaklaştığını belirtiyor. Ancak her bilinmeyeni bol yeni teknolojik gelişmede olduğu gibi yapay zekâlı arkadaşların da “kırmızı alarm” veren sosyal tarafları mevcut.
Madde madde bakalım:
■ YZ’nin bilinci yok. İnsanlar bilinç sahibi ve tahmin edilemez yaratıklar. Arkadaşlıklarımızdaki bu bilinmezlik ve ilişkinin çift şeritli olması bizlerin gelişmesini sağlayan değişkenlerden. Yalnızlığı YZ ile çözmeye çalışmak bizi gerçek ilişkilerden uzaklaştırma riskine sahip. (Öte yandan kaçımız arkadaşlarımızla gerçekten buluşuyoruz? Kaçımızın dostlukları WhatsApp üzerinden bağlantılı kalmaya bağımlı?)
■ Koşulsuz destek sorunu. YZ sürekli karşıdakini onaylamak üzerine programlı. Fakat şartsız destek halihazırdaki kötü düşünceleri ve niyetleri yanında getirebiliyor, gerçek bir arkadaşın sağlayacağı filtreden mahrum bırakıyor. Sürekli öven bir arkadaş zaman içinde bizi daha az empatik, bencil yapabiliyor. (Öte yandan şu an tam olarak bunu yapan bir arkadaşınız var mı?)
■ Cinsel yakınlaşmaya kolay erişim. Yapay zeka dostluk mekanizması ile cinsel içerikli arkadaşlığın pratik hale gelmesi, gerçek dünya yakınlaşmasını daha az çekici hale getirebilir.
(Öte yandan dijitalleşen dünyada bu eşik bir miktar aşılmamış mıydı?)
■ YZ arkadaşlarınızın sahipleri var.
Ve bu insanların yegane amacı kâr etmek. Şirket iflas edebilir, ticari bir karar alabilir, firmanın sahibinin canı sıkılabilir ve bir anda çok yakın bir ilişki kurduğunuz arkadaşınız ‘ölebilir’. Bu sizi büyük bir kalp kırıklığına açık bırakır. (Öte yandan “Allah karşınıza iyi insanlar çıkarsın” diyen anne babalarımızın temennisinde duyduğumuz üzere, gerçek arkadaş seçimlerimiz de aynı bağlamda yüksek risk barındırmıyor mu?)
Uzun lafın kısası, yapay zekâ dostlukları (getireceği tüm risklerle) köşebaşında ‘insanın çevresini yeniden dizayn etmeyi’ bekliyor. Buna karşı makul bir direnç ortaya koyabiliriz. Ancak
bu sadece gerçek ilişkiler ve ‘diğer benliklerimiz’ için daha fazla efor vererek mümkün.