Çoğumuz normal karşılasa da yıllar geçtikçe artan kilolarımız, genişleyen bel çevremiz hayra alamet değil. Araştırmalar, birkaç kilo bile olsa, fazla kilo ile kalp damar hastalıklarının ilişkisini açıkça ortaya koyuyor...
Her gün medyada, dost sohbetlerinde fazla kilolarımızın sağlığımızı tehdit ettiğini duyuyoruz. Zaman zaman buna karşı çıkanlar da oluyor. Biraz göbekli olmanın olumsuz bir yanı olmadığını söyleyenler de var. Elli yaşında birisinin 25 yaşındaki kilosunda kalmasının beklenemeyeceği düşünülüyor. Bilinen bir kalp hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kan yağlarında önemli bozukluklar yoksa fazla kilolu, hatta şişman olmanın zararlı olmadığı tartışılıyor. Buna karşılık hemen herkes, fazla kilolardan kurtulmanın, yüksek tansiyon, şeker ve kalp hastalıklarının tedavisinde önemli olduğunu kabul ediyor.
Tartışmanın odaklandığı nokta, fazla kilolu veya şişman olup da başka hiçbir anormalliği olmayanların da tehlike altında olup olmadığı. Başka bir deyişle, birkaç kilo fazlası olması dışında hiçbir anormal bulgusu olmayanlarda kalp hastalığı, inme ve ölüm riski yüksek mi?
İsveçli bilim insanları bu soruya ışık tutacak araştırmalarını bu ay içinde Circulation adlı bilimsel dergide yayınladı. Çalışmaya 50 yaşında olan 1750 erkek katıldı. Katılımcıların hiçbirinde şeker hastalığı veya bilinen bir kalp damar hastalığı yoktu. Bu kişileri 30 yıl boyunca izlediler; kimin neden öldüğünü, kimin kalp krizi, inme ve kalp yetersizliği geçirdiğini titizlikle kaydettiler.
Normal kilonuzu nasıl bulursunuz?
Araştırmaya katılanların boylarını ve kilolarını belli aralıklarla ölçtüler. Vücut ağırlığını boya göre değerlendirebilmek için çok sık kullanılan bir ölçütü, vücut kütle endeksini (VKE) hesapladılar. Bunu için vücut ağırlığını (kilogram), boyun (metre) karesine böldüler. Elde edilen değer 25 veya altındaysa normal, 25 ile 30 arası fazla kilolu, 30’un üstü şişman olarak kabul edildi.
Otuz yıllık izlemenin sonuçları fazla kilonun tehlike işareti olduğunu ortaya koydu. Normalin üstünde kilosu olanların kalp damar hastası olma veya ölüm riski, normal kilolulara göre daha fazlaydı. Risk birkaç kilo fazlası olanlarda bile yüksekti ve kilo arttıkça yükseliyordu. İşin ilginç yanı, yıllar boyunca başka hiçbir sağlık problemi ortaya çıkmasa da kilolularda risk yine de yüksekti.
Metabolizmayı bozuyor
Birçok uzman bu sonuçları açıklamanın kolay olduğunu düşündü. Artan kilolarla beraber vücudumuzun yediğimiz besinleri, en başta şekeri kullanması aksar. Buna ‘glukoz metabolizmasının bozulması’ diyoruz. İleri aşamalarında kendini şeker hastalığı olarak gösteren bu durum, belirti vermeden önce, yıllar boyu damarlarımızda tahribat yapar. Hücrelerimizin glukozu alıp kullanabilmesi için insülin denilen bir maddeye ihtiyacı vardır. Glukoz metabolizması bozulunca insüline ihtiyaç artar, buna ‘insülin direnci’ denir. Damar sertliğinin oluşmasındaki başaktörlerden biridir insülin direnci. Artan kilolarla beraber tansiyon yükselir, iyi kolesterol düşer, kanda trigliserid denilen yağ artar. Aldıkları birkaç kiloyu göbek çevresinde toplayıp yeni kemer almak zorunda kalanlarda bu değişiklikler sıkça görülür. Bu özelliklerin bir araya toplandığı hastalığa ‘metabolik sendrom’ denir. Ülkemizde çok sık rastlanan bu tablo, kalp damar hastalıklarının oluşmasında başrol oyuncularından biridir.
Lâkin, fazla kilodan başka derdi olmayan şişmanlar da var. İsveçli araştırmacılar hesaplarını bu noktaları göz önüne alarak tekrar yaptı. Sonuçlar şaşırtıcıydı. ‘Metabolik sendrom’ olmasa da, insülini normal kullanılıyor olsa da, durum değişmiyordu. Fazla kilolu olmak, tek başına, kalp krizi, inme ve ölüm riskinin yükselmesi için yeterliydi.