Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gerçi AB çevreleri, kendi açılarından bir engelin bulunmadığını belirtiyorlar. Ancak Türkiye açısından hâlâ ortada halli gereken pürüzler var. Bazı Türk yetkililer, açıkça bunlar aşılmadan müzakerelerin başlayamayacağı uyarısında bulunuyorlar.Gelişmelerin seyri bu hafta Brüksel'de AB daimi temsilcilerinin "müzakere çerçeve belgesi" ile dönem başkanı İngiltere'nin 3 Ekim'deki "açılış konuşması" üzerinde yapacağı toplantıda belli olacak. Şimdi her iki metin üzerinde yoğun tartışmalar yapılıyor. Türkiye'nin müzakere çerçeve belgesine sokulmak istenen bazı koşullara karşı çıkmasının nedeni, bu dokümanın müzakere sürecini yönlendirecek ve her aşamasında referans olarak gösterilecek bir nitelik taşımasıdır. Örneğin Avusturya -hâlâ- müzakerelerin yönünü tam üyelikten imtiyazlı ortaklığa kaydırmak için çabalarını sürdürüyor. Bu ısrar devam ederse, Türkiye'nin 3 Ekim'de müzakerelere gitmesi gerçekten imkânsızlaşabilir.Fransa bile bunu fark ettiği için bu konudaki ısrarından vazgeçti. Ama buna karşılık Fransa müzakere sürecinin "ucu açık" ifadesini daha da genişleterek AB'nin "Türkiye'nin üyeliğini sindirme kapasitesi"ni de kriterlere eklemeye uğraşıyor! Bu arada Kıbrıs Rum tarafı da, "karşı deklarasyon"daki bazı ifadeleri (örneğin Türkiye'nin limanları açması ve ayrıca NATO ve benzeri kuruluşlarda Kıbrıs'a karşı veto kullanmaması gibi) çerçeve belgesine ve de 3 Ekim'deki açılış konuşmasına aktarmaya çalışılıyor.Umarız 3 Ekim'e kadar bu pürüzler Türkiye'nin görüşleri dikkate alınarak halledilir. Türkiye'nin o tarihte müzakereye oturmasını imkânsızlaştıracak bir durumun ortaya çıkmasından, aslında Türkiye de, AB de zarar görecektir. Ve herhalde görüşmelerin bir daha başlaması şansı da kalmayacaktır.* * *Eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in "Avrupa'nın 'Birliği' ve Türkiye" başlıklı yeni kitabı, Türkiye-AB ilişkilerinin de şu kritik döneminde, esinlendirici ve yol gösterici düşünceler ortaya koyuyor.Kendi deyişiyle "sadece güne değil, geçmişe ve geleceğe bakarak" kaleme aldığı bu çalışmasında Cem, 1990'lardan itibaren bizzat içinde yaşadığı olayların perde arkasını, kişisel deneyimlerini anlatıyor ve geniş bir çerçeve içinde Türkiye'nin dış politikasında AB'nin yerini değerlendiriyor.Şimdi içinde bulunduğumuz hareketli ve güç dönemde, Cem'in eserinde yer alan bazı düşünceleri okurlarımıza aktarmakta yarar görüyoruz."AB hukukunda aykırılıklar müzakere sürecinin çerçevesinden çıkarılabilirse ve başlayacak görüşmelerde Türkiye ciddi bir müzakereci olabilirse, o zaman, sonucun belirsizliğine rağmen, Türkiye AB ile üyelik müzakere sürecinden yarar sağlar. Zira Türkiye'nin bu süreçte yapacakları, özünde, daha ileri bir mantığa, daha ileri kurumsal, bireysel, toplumsal ilişkilere, daha gelişmiş özelliklere Türkiye'yi ulaştırmanın adımlarıdır... Müzakere süreci şu veya bu nedenle kesilse ya da üyelik ret edilse bile, bu süreçte alınmış mesafe, Türkiye'nin yanında kâr kalacaktır. Yok eğer müzakereler düzgün biçimde devam edip olumlu sonuca ulaşırsa, bu zaten Türkiye'nin temel tercihidir..." skohen@milliyet.com.tr 3 Ekim'e sadece 6 gün kaldı, ama AB ile üyelik müzakerelerinin o tarihte başlamasının "cepte" olup olmadığı konusunda şüpheler hâlâ devam ediyor.