MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçen hafta partisinin 124 sayfalık seçim bildirgesini sunduğu zaman, AB konusundaki temel tavrını şu sözlerle ifade etmişti: "AB konusu Türkiye için bir ‘var olma veya yok olma’ meselesi olarak ortaya konmuştur. Türk milletinin AB konusunda şartlandırılması için her çaba sarf edilmiş, teslimiyetçi bir anlayış Türkiye’nin karşısına bir kader olarak çıkarılmak istenmiştir. MHP AB’nin tutarsız tavrına ve dayatmalarına tek başına karşı çıkmıştır..."
MHP’nin "Türkiye’nin Onurlu Geleceği" başlığını taşıyan seçim bildirgesinin dış politika bölümünde AB konusunda yer alan görüşler de bu doğrultuda.
* * *
BİLDİRGEDEKİ genel ifadeler ve Bahçeli’nin son demeçleri, MHP’nin koalisyon hükümetinin son döneminde sergilediği tutumu aynen sürdüreceğini gösteriyor.
MHP’nin bildirgesi, dış politikada başlıca önceliğin AB olmadığını, onun "lider ülke" olma vizyonu ve milli konsepte dayalı "çok yönlü strateji" çerçevesinde, başka tercihlerinin ve önceliklerinin bulunduğu mesajını da açıkça veriyor. Nitekim dış politika bölümünün ilk sırasında, Türk dünyası, İslam âlemi ile ilişkiler, Orta Asya ülkeleri ile kültür ve dil alanındaki yakınlaşma, yeni hükümette bir "Türk Dünyası Bakanlığı"nın kurulması gibi hususlar yer alıyor. Bu arada Kıbrıs’ta iki egemenliğe dayalı ortaklık tezi üzerinde duruluyor, AB’nin Rum kesimini üye kabul etmesi halinde Türkiye’nin sessiz kalamayacağı belirtiliyor.
* * *
AB konusunda ANAP’ın seçim bildirgesi ve Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın son beyanları, MHP’nin tavrı ile tam bir tezat oluşturuyor.
ANAP bildirgesinin daha ilk satırlarında AB üyeliğinin önemi belirtiliyor. "Türkiye bir yol ayrımında" deniyor. "Yollardan birisi zengin, özgür, huzurlu, Avrupa ile bütünleşmiş, güçlü bir Türkiye’ye çıkıyor. Diğeri ise, yoksul, demokrasinin gerilediği Ortadoğu’daki Baas tipi bir cumhuriyete... Öncelikler sıralamasını yaparken bu gerçeği dikkate aldık. AB’ye tam üyelik için ısrarımızın temelinde yatan nedenlerden biri de bu öğedir..."
Bildirgede AB üyeliğinin Türkiye’ye çağdaşlaşma yolunda sağlayacağı siyasal, ekonomik, sosyal kazanımlar anlatılıyor ve "aralanan AB kapısını ardına kadar açmak ve bu tarihi fırsatı ikinci kez kaçırmamak için gelecek yönetimde iddiası ve birikimi olan bir siyasi kadroya ihtiyaç var" denilerek, ima yolu ile ANAP adres olarak gösteriliyor...
Kıbrıs meselesinde ANAP’ın tavrı bildirgede kısaca "KKTC’nin varlığını ve haklarını koruyucu bir politika izlenmesi zorunludur" cümlesi ile ifade ediliyor, Ege sorunlarının da Atina ile diyalog içerisinde çözüleceği belirtiliyor.
Irak konusunda ANAP, sorunun savaş dışı yollarla çözümlenmesini istiyor, savaş halinde Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin oluşmasının engellenmesi ve Türkmenlerin varlıklarının korunması gerektiğini savunuyor.
* * *
BELLİ başlı partilerin - bu arada ANAP ile MHP’nin - AB konusundaki farklı tutumları dışında, diğer dış politika konularında görüşleri çok farklı değil. En azından bildirgelerdeki genel ifadeler bunu gösteriyor. Adaylar seçim meydanlarında konuşmaya başladıktan sonra bu konuda daha net bir fikir edinebileceğiz.
YARIN: CHP ve DSP