Sami KOHEN
TÜRKİYE'nin AB politikası değişiyor mu?
Başbakan Mesut Yılmaz'ın Kazakistan'dan dönerken gazetecilere söyledikleri, bu soruyu gündeme getiriyor.
Başbakan şöyle diyor: "Şimdiye kadar izlenen politika, AB'ye takvime bağlı ve diğer adaylara sağlanacak tüm mekanizmalara katılarak tam üyeliğe gitmekti... Gerçekçi olalım: Adamlar bugün gelip sizi hemen alıyoruz deseler, bizim oturup düşünmemiz gerekir. AB ülkelerinin haklı kuşkuları var. Bu kuşkuları gidermeden giremeyiz... Biz eksikliklerimizin farkındayız. Ulusal bütünlüğümüzü riske atmadan bu eksikliklerimizi aşmak kararındayız"...
Bu ne anlama geliyor?
Türk diplomasisi şimdiye kadar, tam üyelik amacına yönelik kampanyasını büyük bir kararlılıkla sürdürmüştür. Başbakan Yılmaz da iktidara geldikten kısa bir süre sonra AB ülkeleri başbakanlarına yazdığı mektupta, "Hükümetim, AB'nin genişleme sürecine Türkiye'nin tam üyeliğini sağlamaya kararlıdır ve katılım öncesi stratejisine diğerleri gibi aynı şartlarla dahil edilmesini istemektedir" demişti. Son haftalarda, Dışişleri Bakanı İsmail Cem, AB'li meslektaşları ile yaptığı görüşmelerde de, Türkiye'nin tam üyelik sürecinde diğer başvuru sahibi ülkelerin safında yer alması gerektiğini savunmuştur.
Başbakan'ın önceki günkü demeci, bu hedeften bir sapma mı ifade ediyor?
* * *
İLK bakışta, öyle görünebilir. Yılmaz'ın söyledikleri, hükümetin artık AB ülkelerine "bizi mutlaka 11'lerin arasına alacaksınız, onlar gibi bizimle de müzakere sürecini eş zamanda başlatacaksınız" diye "asılmayacağı" mesajını veriyor.
Diğer bir deyişle, Ankara AB Konseyi'nin Aralık zirvesinde ille Türkiye'yi başvuru sahibi ülkelere dahil etmesi konusunda ısrarlı olmayacak. Eğer zirvede Türkiye, 11'lerin dışında tutulacaksa (ki bu çok olası)
Türkiye bunu bir "mesele" yapmayacak. Eğer AB, Türkiye ile siyasal ve ekonomik entegrasyon yolunda daha sıkı bağlar kurmayı kabul ederse, bundan memnun olacak. Hatta Türk hükümeti, bu bağların "Gümrük Birliği artı..." formülüne göre pekiştirilmesini öngören (Türkiye'ye mali desteğin tam yapılması, yatırımların teşvik edilmesi, gümrük birliğinin daha etkin biçimde işlemesi gibi) öneriler ortaya koyacak...
Tabii önemli olan, Yılmaz hükümetinin bunu yaparken, AB ile bütünleşme veya daha açık ifadesi ile AB'ye tam üye olma hedefini - ve heyecanını - koruyup korumayacağıdır. Sanıyoruz, AB politikasında, hedefte ve yönde bir değişiklik yok. Yetkililerden aldığımız izlenim bu.
Bir Dışişleri yetkilisinin deyişi ile Yılmaz'ın demeci, Türkiye'nin "AB politikasında sadece bir yaklaşım ve üslup farkını" yansıtıyor.
Yoksa "direksiyon kırmak" veya rota değiştirmek söz konusu değil.
Kuşkusuz, Yılmaz'ın bundan sonraki demeçlerinde, buna net sözlerle açıklık getirmesi çok iyi olur. Çünkü dün görüştüğümüz yabancı diplomatlar ve hatta AB ile ilgili gelişmeleri çok yakından izleyen Türk çevreleri, doğrusu bazı kuşkular ve tereddütler ifade ettiler...
* * *
TÜRKİYE'nin - AB ile bütünleşme hedefini korumak ve toplulukla bağlarını adım adım daha ileriye götürmek hedefinden şaşmamak kaydı ile - "mutlaka tam üyelik müzakerelerine dahil edilmesi" şartından geri adım atması, AB'den alınan mesajların gerçekçi bir gözle değerlendirilmesinin sonucudur.
İtalya'nın dışında, hemen hemen tüm diğer AB üyeleri, Türkiye'nin bugünkü koşullar altında üyelik yoluna diğer 11 ülke ile birlikte sokulmasının mümkün olmayacağı sinyalini vermiştir.
Bu durumda Aralık zirvesinde, Türkiye lehinde bir kakarın çıkması beklenemezdi. Yılmaz işte bu fikirle, tam üyelik ısrarından geri adım atmayı yeğlemiştir.
Üst düzey bir AB yetkilisi dün bize Yılmaz'ın konuşmasının AB yöneticileri arasında rahatlamaya yol açtığını bildirirken şöyle dedi:
"Aslında Türkiye bu geri adımı atmakla, AB'nin kapısını açma şansını daha güçlendirmiş oluyor. Türkiye AB'nin kriterlerine ve şartlarına uymak için çaba harcayacaksa ve bir AB'li gibi hareket edecekse, bu Avrupalıları olumlu yönde etkileyecek ve tıkanan üyelik yolunu açacaktır..."
Tekrar edelim: Yılmaz AB politikasına yeni bir yaklaşım getiriyor.
Ancak Türkiye'nin "Avrupa perspektifi"ni kaybetmediği mesajını - Avrupalılara olduğu kadar Türk kamuoyuna da - net biçimde vermesi gerekiyor...
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr