Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



BÜYÜK Ortadoğu Projesi çerçevesinde bölgede demokrasinin kurulması olanaklarının tartışıldığı bugünlerde, Türkiye ile bu coğrafyadaki ülkeler arasında bir mukayese yapmak, çok öğretici oluyor...
Nasıl oluyor da Türkiye demokrasi yolunda adım adım ilerleyebiliyor da, Fas'tan Orta Asya'ya kadar uzanan geniş Ortadoğu'da ülkelerin çoğu bir türlü bu yola girmiyor?
Bu sorunun yanıtını - bu ülkelerin liderlerinin öne sürdüğü gibi - Ortadoğu'daki toplumların kültürel ve sosyal yapısının farklı olduğu, Batı tarzı demokrasinin de buradaki zihniyet ve geleneklerle uyuşmadığı şeklinde vermek, konuyu basite indirgemek olur.
Kuşkusuz Ortadoğu'daki ülkelerin toplumsal dokusu Batı'dakilerden farklıdır. Ama bu, örneğin Türkiye'nin veya Hindistan'nın demokrasiyi yaşatma çabasına girişmelerine engel olmamıştır.
O halde, bu farkları başka alanlarda da aramak lazım...
***
TÜRKİYE'yi demokrasi yoluna sokan, Türk yöneticileri kadar Türk halkına da "demokrasiyi yaşatacağız" dedirten faktörler nelerdir?
• Ülkemizde özgürlük ve temsili yönetim için mücadelenin 150 yıllık bir geçmişi var. Osmanlı döneminde 1850'lerden itibaren çağdaşlaşma, Batı'nın değer ölçülerini benimseme, onların standartlarına yükselme yönünde güçlü akımlar ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet'in kurulması ile bu hedeflerin çoğuna ulaşılmıştır. Atatürk'ün devrimleri, toplumsal yapıyı bu normlara uygun hale getirmiştir.
• Türkiye'nin sayısal, stratejik ve ekonomik çıkarları Ankara'yı Batı ile sıkı temas ve işbirliği içine girmeye sevk etmiştir. Atatürk ve İnönü, ülkenin rotasını ona göre çizmiş, bu da zamanla bir "devlet politikası" olarak kökleşmiştir.
• Türkiye'de özgürlükçü, çoğulcu sistemin Türkiye'ye yerleşmesinde, "liderlik" müessesesinin oynadığı rol büyüktür. Türk liderleri, "Batı tarzı demokrasi bize uymaz" kafası ile gitmemiş, aksine, "Türk toplumu pekala bu sisteme ayak uydurur ve dünyadaki yerini alır" vizyonu ile hareket etmiştir. Örneğin İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, çok partili sisteme geçerek, Türkiye'yi BM'nin, ardından Avrupa Konseyi'nin kurucu üyelerinden biri yapmayı başarmıştır.
• Türkiye'nin AB vizyonu, onu demokratikleşme yolunda daha da ileriye götürmüş, bu yönde bir itici güç işlevini görmüştür. Diğer bir deyişle böyle bir vizyon (ve cazibe) olmasaydı, belki de Türkiye bu alanda çok gerilerde kalırdı. Aynı şey, Türkiye'nin yarım yüzyıl önce çok partili sisteme geçmesi, uluslararası kurumlarda yerini alırken, birtakım reformları gerçekleştirmesi için de söylenebilir...
***
DİĞER Ortadoğu ülkelerinde durum farklı. Ancak farklı olan sadece toplumsal "şartlar" değil...
Açıkçası bu ülkelerde sistemi değiştirme, tutucu eğilimlere karşı, ilerici atılımlara girişme, dünya ile bütünleşme yönünde güçlü bir irade yok. En önemlisi, bunu yönlendirecek vizyon sahibi bir "liderlik" de yok... Kendi toplumlarını demokrasiden uzak tutmak için ("bu sistem bize uymaz" gibi) çeşitli gerekçeler veya bahaneler öne süren liderlerden ne beklenebilir ki?..