Kasım - aralık aylarını hatırlayın. Sabah - akşam hep AB’yi konuşuyorduk. Hükümet, işadamları, sivil toplum kuruluşları, medya sürekli AB ile kalkıp AB ile yatıyordu! Ta 12 Aralık Kopenhag zirvesine kadar...
Sonra ne oldu? Zirveden çıkan karar Türkiye’de birkaç gün daha tartışıldı ve... konu kapandı. Haftalarca zihinleri meşgul eden AB, birdenbire gündemden düştü ve unutuluverdi!
Tabii bunun başlıca nedeni, iki önemli dış politika konusunun, - Irak ve Kıbrıs meselelerinin - hükümetin, halkın (ve de medyanın) tüm dikkatini çekmesi. Oysa Kopenhag zirvesi sonrası yapılması gereken pek çok iş var. Hele 2004 sonuna kadar belirlenen süreci kısaltmak veya iyi değerlendirmek istiyorsak...
Aynı şey AB için de söylenebilir. Yeni üyelerin kabulü ve "hazmedilmesi" gibi iç işlerinin yanı sıra, AB’nin ilgisi de, Irak üzerinde odaklandı. Hatta bu kriz - hele son günlerde görüldüğü gibi - birliği bölen hararetli tartışmalara yol açtı. Bu durumda doğrusu AB merkezinde de Türkiye’nin üyelik sürecini düşünen pek kimse çıkmadı...
***
BUGÜN AB’nin "troyka"sı Ankara’da bir dizi görüşme yapıyor.
Aslında olayın önemi, uzun zamandan beri AB ile Türkiye arasında ilk kez bu düzeyde resmi bir ziyaretin gerçekleşmesidir.
Bizce bu olayın bir diğer önemi de, adeta unutulmaya yüz tutan Türkiye - AB ilişkilerini yeniden gündeme getirmesi ve ülkemizde AB’ye karşı ilgiyi yeniden canlandırmasıdır.
Aslında Kopenhag zirvesinden bu yana Türkiye’de ilgili makamlar, AB konusunda boş durmadılar. AKP iktidarı bazı uyum yasalarının çıkartılması ve yaşama geçirilmesi konusunda duyarlılık gösterdi. Brüksel’deki merkezde Türkiye ile ilgilenenler, bunu memnunlukla not ettiler. Ama bununla beraber, yapılacak bir hayli iş var. Siyasal kriterlerden ekonomik ve sosyal düzenlemelere kadar birçok konuda Türkiye ile AB’nin yeni hedefleri birlikte belirlemesi gerekiyor.
İşte bugün Ankara’da AB heyetiyle yapılacak çalışmaların amacı da bu. Taraflar "Katılım Ortaklığı Belgesi"ni yeniden gözden geçirip güncelleştirmeye çalışacaklar. Bu, yazın hazırlanacak yeni "Ulusal Program" ve ekim ya da kasımda yayımlanacak "İlerleme Raporu" için çok gerekli. AB üyeliğine giden sürecin Verheugen’in deyişi ve "hızlı ve kaliteli" biçimde gelişmesi için de...
***
ANKARA’daki görüşmeler, Türkiye’nin ve de AB’nin gündemine hakim olan Irak bunalımının kritik bir noktaya geldiği bir sırada yapılıyor. Ankara’nın şimdiki tutumu ve özellikle bir savaş halinde alacağı tavır, AB açısından büyük önem taşıyor. AB yetkilileri bu vesile ile Türk liderlerinden bu konuda ilk elden bilgi edinebilecekler. Gerçi AB içindeki karmaşa nedeni ile yetkililer önlerini pek net görmüyor olabilirler; ama Türkiye’nin ne yapacağını öğrenmek en azından Avrupa’nın bu "cenahınödaki durumu daha sağlıklı değerlendirmelerini sağlayacak.
Ankara’daki temasların en önemli bir boyutunu da Kıbrıs sorunu oluşturacak. Verheugen AB’nin tutumunu açıkça ortaya koydu: (1) 28 Şubat’a kadar anlaşma olmazsa, AB Güney Kıbrıs’ın üyeliğini kesinleştirecek. (2) KKTC ile ayrı müzakere olmayacak... Ve Verheugen’in tavsiyesi: Ankara zaman kazanmaya çalışan Denktaş’ı, uzlaşması için sıkıştırsın...
AB ile temasların ve AB’ye ilginin yeniden canlandırılması iyi ama, dileriz bu ilginin kaynağı yeni sürtüşmeler olmasın...