ABD Kongresi’ne önümüzdeki bir iki gün içinde Ermeni soykırım tasarısı gelirse hiç şaşmayalım. ABD’deki güçlü “Ermeni-Ulusal Komitesi” (ANCA), konuyu Temsilciler Meclisi’nin gündemine aldırmak için yoğun bir kampanya açmış bulunuyor.
Amaç, yeni seçilen Temsilciler Meclisi’nin 3 Ocak’ta göreve başlamasından önce, soykırım tasarısını alelacele Kongre’ye taşımaktır. ANCA şimdiki meclisin başkanı Nancy Pelosi’nin Ermeni davasına şimdiye kadar verdiği desteğe güvenmektedir.
Kongre bu kez tasarıyı onaylar mı? Bunu söylemek için zaman henüz erken. Ancak yakında bu tasarı yüzünden Türk-Amerikan ilişkilerinin yeniden kritik bir döneme girmesi riski yüksek.
Ermeni soykırım tasarısı yıllardır Ankara ile Washington arasında kriz ve gerginlik yaratıyor. Bu sefer konu ilişkileri zaten gölgeleyen iki anlaşmazlığın üzerine gelmiş olacak. İran ve İsrail politikalarındaki gelişmeler, iki ülkede bir hayli sıkıntı yaratmış durumda.
İki tarafın yöneticileri resmi düzeyde ilişkilerin bu olumsuz havadan etkilenmemesi için büyük çaba harcıyor. Ama açıkçası ABD’de özellikle Kongre’de, Türkiye’de kamuoyunda bir karşıtlık ve güvensizlik hâkim...
Hal yolunda mı?
İKİ pürüzün ilişkilerdeki olumsuz etkisini kaybetmesi umdu yok değil. İran konusunda yeni bir müzakere süreci başladı. Önümüzdeki toplantı da İstanbul’da yapılacak. Türkiye uzlaştırıcı çabalarını sürdürüyor... İsrail konusunda “Mavi Marmara” krizi üzerinde Türkiye ile İsrail arasında başlayan bir görüşme süreci var...
Her iki alanda da bir ilerleme olursa, Ankara ile Washington arasındaki havanın düzelmesi kolaylaşacaktır. Aksi halde bu iki mesele, Türk-Amerikan ilişkilerinde kışkırtıcı bir etken (irritant) olmaya devam edecektir.
Daha önce Irak’taki ABD işgali ve Kuzey Irak’taki PKK faaliyeti süresince görüldüğü gibi...
Buna karşılık iki hükümetin de geleneksel yakın ilişkilerin ve işbirliğinin devamını istediği ve bunu ulusal çıkarlarının gereği saydığı açık. Bütün mesele, ikili ilişki alanı dışındaki sorunların (İran, İsrail, vs.) sebep olduğu uyuşmazlıkların bu bağları bozmasının önüne nasıl geçileceğidir.
Bu konu, hafta içinde İstanbul’da “ABD Barış Enstitüsü” (USOP) adlı etkin bir sivil toplum örgütünün düzenlediği toplantıda ele alındı. ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Madeleine’in Albright ile Türkiye eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen’in başkanlığındaki ortak çalışma grubu, bu arayışa katkıda bulunabilecek birtakım düşünceler ortaya koydu.
Yayımlanan açıklamada belirtildiği gibi, iki tarafta da bazı yanlış algılamalar vardır. Bunların düzeltilmesi için konuşma tarzını değiştirmek, karşılıklı istişare ve eşgüdüm sistemini geliştirmek, işbirliği alanlarını da genişletmek gerek.
Nasıl olacak?
Madeleine Albright, önceki gece “Global İlişkiler Formu”nun (GIF) İstanbul’da düzenlediği yemekteki sohbetinde de, karşılıklı danışmanın ve koordinasyonun önemi üzerinde durdu. Onun deyişiyle Türk-Amerikan ilişkileri eşit şartlarda tam bir ortaklık düzeyine çıkarılmadır...
Albright’ın kanısınca Türkiye’nin daha bağımsız bir politika izlemesi, Batı ile Doğu arasında bir tercih yaptığı (veya “eksen kayması”nın olduğu) anlamına gelmez. Türkiye ile ABD’nin ortak görüşe sahip olduğu ve amaçları aynen paylaştığı pek çok konu var. Bunlara ağırlık vermek lazım.
ABD ve dünya diplomasisinde saygın bir yeri olan Madeleine Albright’in vurguladığı gibi, karşılıklı algı hatalarını gidermek ve tartışmalı meselelerde daha sıkı istişare ve koordinasyon kurmak çok önemli. Ancak bunun sonuç vermesi de çıkarlar arasında bir “ince ayar” yapılabilmesine bağlı. Bu kolay değil, ama -gereğine inanılıyorsa- mümkün...