Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AB ile bütünleşme sürecinde önemli adımların atılacağı bir sırada, Türkiye'de AB'ye karşı bir güvensizlik havasının esmeye başladığı görülüyor.
Bunun bir nedeni, Avrupa'dan gelen bazı çatlak sesler ve olumsuz davranışlar... Diğer bir nedeni ise, Türkiye'de tüm AB'ye mal edilen önyargılara veya art düşüncelere karşı sergilenen aşırı tepkiler...
Bu durumun çeşitli göstergeleri var:
* Son günlerde Türk sivil ve askeri yetkililer, demeçlerinde AB ülkelerinin Türkiye'yi kendi aralarında üye olarak görmek istemediklerini, öne sürdükleri şartlarla işi yokuşa sürdüklerini, zaten çoğunun da aslında Türkiye'ye karşı olduklarını açıkça söylemeye başladılar. Çeşitli platformlarda yapılan bu tür konuşmalar, Türkiye'de Helsinki zirvesinden sonra AB konusunda duyulan heyecanın giderek sönmeye ve yerini bazı kaygıların ve güvensizliğin almaya başladığını ortaya koyuyor...
* Gene son günlerde "AB cephesi"nden, Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan veya onun adaylığına dahi soğuk bakan çevrelerden bazı ters beyan ve davranışlar gelmeye başladı. Nice zirvesinin ve Alman Sosyal Demokrat eski lideri Helmut Schmidt'in demecinin yarattığı düş kırıklığının ardından, şimdi dönem başkanı İsveç'in başkenti Stockholm'de yapılacak AB parlamenterler toplantısına diğer aday ülkeler gibi Türkiye'nin de davet edilmemesi, şok etkisi yaptı...
* * *
AB ülkeleri gerçekten Türkiye'nin üyeliğine soğuk mu bakıyorlar? Veya daha açık bir deyişle AB, Türkiye'yi kendi bünyesi içinde görmek istemiyor mu?
AB'nin önde gelen üyelerinin diplomatları "kesinlikle böyle bir şey yok; bu yanlış bir izlenim, hatta bir vehim" diyorlar.
Ankara'daki bir büyükelçinin ifadesi ile "Bazı AB ülkelerinde, bazı kişiler veya politikacılar Türkiye'nin üyeliğini istemeyebilirler, bu yönde görüş de ortaya atabilirler. Ama bu tavır kendi ülkelerinin ve hele AB'nin resmi politikasını temsil etmez. AB, Türkiye'nin üyeliğini ciddiye almaktadır ve arzulamaktadır. Türkiye'nin bunda şüphesi olmamalı ve diğer adaylar gibi üyelik sürecine girmek için çabalarını sürdürmelidir."
Aynı diplomat, İngiltere'den İspanya'ya kadar birçok ülkenin AB üyeliğini gerçekleştirmesinin hiç kolay olmadığını, hatta reddedilme durumu ile karşılaştığını anımsatıyor ve şöyle devam ediyor: "Türkler yol boyunca karşılaşabilecekleri bazı tatsızlıklara gereğinden fazla önem vermemeli. AB'yi Türkiye lehinde veya aleyhinde diye nitelemekten vazgeçmeli. AB'nin politikasına bakmalı ve hedefe varmak için çıkabilecek aksilikler göğüslenmelidir."
* * *
STOCKHOLM'de bu ayın sonlarında aday ülkelerin katılımı ile düzenlenecek AB parlamenterlerinin toplantısına Türkiye'nin çağrılmamış olması, sembolik anlamı olan bu "tatsızlık" veya "aksilikler"den biridir. Toplantının organizatörleri Türkiye'yi görmezlikten geldiler. Nedeni belli değil. Belki kasıtlı, belki ilgili bir diplomatın deyişi ile "bürokratik bir atlama"... Sebebi ne olursa olsun, AB'nin ve üye ülkelerin bu gibi hareketlere çok dikkat etmesi gerekir. Çünkü bu tür davranışlar Türkiye'de zaten belirmeye başlayan kuşkuları ve güvensizliği büsbütün artırır.
İsveç hükümeti şimdi bu konuya ciddiyetle eğiliyor ve parlamenterlerin dikkatini çekiyor. Umarız yapılan hatadan hızla dönülür.
Kısacası, eğer AB Türkiye'nin üyeliğini istiyorsa (ki resmi beyanlarda öyle deniyor) ve eğer Türkiye de AB ile bütünleşmeyi amaçlıyorsa (ki bu da Ankara'nın resmi politikasıdır), birbirlerine güven ve cesaret verecek tarzda hareket etmeli ve - daha önemlisi - gereksiz şüpheler yaratacak beyan ve davranışlardan sakınmalıdır...