Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce şunu belirtelim: Birkaç yıl öncesine kadar "sıradan vatandaş" veya "sokaktaki adam", seçim zamanında dahi dış sorunlarla pek ilgilenmezdi. Şimdi öyle değil. İnsanlar - ister kentte, ister kasaba veya köylerde olsunlar - AByi, IMFyi, Irakı vesaire konuşuyor. Dış ilişkiler alanında Ankaranın verdiği önemli kararların kendi günlük yaşamlarını etkilediğinin bilincine varıyorlar.Gezimiz hemen Meclisin AB yasalarını geçirmesinin ardından gerçekleştiği için, konuştuğumuz kimselerin Avrupa Birliği ile çok yakından ilgilendiklerini gözledik.* * *GENELDE, AByi destekleyenler çoğunlukta. Yani halkın büyük kesimi (anketlerin de gösterdiği gibi) Türkiyenin ABde yer almasından yana. Ama bazısı ABnin niyetleri - bu arada Türkiyeyi alıp almayacağı veya Türkiyeye hangi şartları empoze edeceği - konusunda şüphe besliyor. Ufak bir kesim de topyekûn ABye karşı çıkıyor. Tıpkı IMFye karşı çıktıkları gibi...ABden yana olanlara hep "AB sizin için ne ifade ediyor?" sorusunu yönelttik. Aldığımız yanıtların çoğu, "sokaktaki adam"ın ABye kendisini - ve halkı - bugünkü ciddi sıkıntılardan, işsizlikten, pahalılıktan, adaletsizlikten kurtaracağı inancında olduğunu gösteriyor. Karadenizliler - diğer bölgelerde olduğu gibi - ABye bir "umut kapısı" olarak bakıyorlar."Bu nasıl olacak" sorusuna verilen yanıtlar da ilginç: Kimine göre, Avrupadan yatırım gelecek, iş olanakları doğacak... Kimine göre, ABnin kapıları açılacak, iş için oralara gidilebilecek...Böyle beklentiler var halk arasında. İnsanlar sanki aralık ayında müzakere tarihi verilir verilmez (o da verilirse) Türkiyenin AB üyeliğinin çok yakın olduğunu sanıyor. Bu tür beklentilerin "şişirilmesi" çok tehlikeli. Bunun "uzun ve çetin bir yol" olduğunu bilmeden böyle umutlara kapılanların, sonradan düş kırıklığı ve kızgınlığı da şiddetli olur...* * *DAHA bilinçli kesim - özellikle gençler ve iyi eğitim görenler - tabii ABye farklı bakıyor. Samsunda bir öğrenci "AB bir yaşam tarzı, bir çağdaşlıktır. Biz bunu istiyoruz" şeklinde konuştu. Trabzonda bir emekli memur, "AB gelecek demektir: Türkiye yarının dünyasında bir güç olacak olan ABnin dışında kalamaz, ikinci lige düşemez" dedi. Tonyalı bir öğretmenin sözleri de şöyle: "Türkiyenin çağdaşlaşması için zihniyetini değiştirmesi gerek. Avrupa seviyesine yükselme azmi, bizi böyle bir değişimi gerçekleştirmeye sevk edecektir..."Bunun aksini savunanlar da var tabii. Gümüşhanede bir genç, "AB de, IMF de, bize istediklerini dayatıyorlar. Bizim onlara ihtiyacımız yok. Biz kendi gücümüzle büyümeliyiz, kendimize güvenmeliyiz" dedi. Rizede de bir çay üreticisi, "IMF ile ABnin aynı şeyin peşinde" olduğunu, Türkiyeye karşı dayatmacı bir politika izlediğini söyledi ve "Ne yaparsak AB zaten bizi almaz, boşuna ne uğraşıyoruz" diye bir soru attı ortaya. Ancak söze karışan bir genç buna tepki gösterdi: "Şimdi onlara muhtaç hale gelmemizin sorumlusu kim? Onlar mı, biz mi? Biz de neden Yunanistan gibi olamayalım? Dışa açılmaktan neden korkuyoruz?"* * *AÇIKÇASI, biz zaman zaman önümüzde cereyan eden bu tartışmalardan çok hoşlandık. Demek ki "sıradan vatandaş" artık - ses tonunu yükseltmekle veya kızmakla beraber, kavga etmeden de - bunları tartışacak düzeye gelmiş. Sevinilecek bir durum bu. Avrupa ülkeleri de bu konuları sürekli tartışmıyor mu?Önemli olan tartışmalarda söylenenlerin saplantılara veya önyargılara değil de, sağlıklı bilgilere ve mantıklı argümanlara dayanmasıdır. Karadeniz gezimizde de gördük ki, halk artık hamasi laflardan çok, bu tür konuşmalara itibar ediyor... skohen@milliyet.com.tr MİLLİYET - TIRı ile Karadenizde yaptığımız gezi, bize dış politika ve özellikle AB konusunda halkın nabzını yoklama olanağını verdi.