KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Kıbrıs Rum Başbakanı Dimitris Hristofyas’ın yarınki 4. buluşmalarından ne çıkacağı şimdiden belli: İki lider, “doğrudan” ve “kapsamlı” müzakereleri eylül ayında başlatma kararını ilan edecek.
Bu küçümsenmeyecek bir gelişme. Özellikle Rum tarafında mevcut tereddütlere rağmen, esas müzakere sürecine bir “start” verilmesi, çözüm arayışı çabalarının aksamadan devam edeceğini ortaya koyacak.
Yarınki buluşmada Talat ile Hristofyas “takvim” ve “yöntem” konuları üzerinde odaklanacaklar. Örneğin, heyetleriyle birlikte katılacakları toplantıların ne kadar sık yapılacağını belirleyecekler, haftalardır çalışmalarını sürdüren teknik komitelerle çalışma gruplarının vardığı sonuçları değerlendirecekler...
Eşitlik ve ortaklık...
İki lider arasında bundan önce yapılan toplantıların müzakere süreci için bir zemin oluştuğu söylenebilir. En azından bazı parametreler ortaya çıkmış durumda.
Bunlardan bir kısmı Türk tarafını tatmin eden esaslar. Bazısı ise, kuşku yaratan ve tartışmalara yol açan konular...
İki liderin “siyasi eşitlik”, “iki kurucu devletin ortaklığı” ve “iki kesimlilik” ilkeleri üzerinde mutabık kalması ve bu terminolojinin yayımlanan açıklamalarda yer alması, Türk tarafı için gerçekten önemli bir gelişme.
Şimdi esas müzakerelere, bu parametrelerle gidilecek. Rum kesiminde bundan rahatsız olanlar var; ama Hristofyas bu esasları kabul etmiş bulunuyor. Nitekim önceki gün bir Rum televizyonuna verdiği demeçte şöyle dedi: “Halka gerçekler söylenmeli. Alıştığımız gibi Kıbrıs Rumlarının efendi olmasıyla yaşamayacağız, ortaklık yapacağız. Türkler tüm konularda yönetime ortak olacaklar. Bunu şimdiden benimsersek iyi gideceğiz, yoksa sorunlarımız olacak”...
Türk tarafının öteden beri üzerinde ısrarla durduğu eşitlik, ortaklık, kurucu iki devlet gibi parametrelerin yanı sıra, bundan önceki buluşmada kabul edilen bir başka esas var ki, bu özellikle Türkiye’deki bazı çevrelerin sert eleştirilerine yol açtı. Söz konusu mutabakat, “tek egemenlik ve tek vatandaşlık” ile ilgili.
Bu konuda yapılan eleştiriler, Talat’ın bunu kabul etmesiyle, Türk tarafının şimdiye kadar KKTC çerçevesinde sahip olduğu kendi egemenliğini tamamen kaybedeceği ve adada Rum egemenliğinin hâkim olacağı yönündedir.
Nasıl uygulanacak?
Talat dün CNN Türk’e verdiği demeçte, “Kıbrıs davasının kaybedildiği” iddiasıyla birlikte dile getirilen eleştirileri yanıtlarken şu iki hususu özellikle vurguladı: Birincisi, varılan “prensip mutabakatı”nın esas müzakerelerde ele alınıp “nasıl uygulanacağı”nın ayrıntılarıyla tartışılacağıdır. İkincisi ise, tek egemenlik konusunun eşitlik, ortaklık, iki kurucu devlet gibi esaslar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğidir. Talat’ın deyişiyle ortaklık ve eşitlik çerçevesi içinde adada sadece “Rum egemenliğinin hâkim olması” söz konusu olamaz. Bunu öyle sananlar varsa bu bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor...
Bu konuda daha önce de yazdığımız gibi, “tek egemenlik” konusunda varılan “prensip mutabakatı” bir çerçevedir ve bunun nasıl işleyeceği, çeşitli alanlarda (gene ortaklaşa) nasıl uygulanacağı esas müzakerelerde belirlenecektir.
Daha sağlıklı değerlendirmeler için bu konudaki görüşmelerin nasıl gelişeceğini görmekte yarar var. Şu anda verilen veya kaybedilen bir şey yok...