NEW York'taki Kıbrıs zirvesi bizim saatle gece yarısına - ve sonrasına - sarktığı için, çıkacak sonucu ancak yarınki yazımızda yorumlayabileceğiz.
Bugün Kıbrıs sorununu, fiilen ilintili olduğu Türk - Yunan ilişkileri açısından ele almak istiyoruz.
New York'taki toplantıdan çıkacak karar ne olursa olsun, çözüm arayışında Türkiye ve Yunanistan'ın artık aktif bir role sahip olduğu açık. BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, yeni müzakere sürecini başlatmak üzere BM merkezinde düzenlediği toplantıya Kıbrıs'taki iki toplum liderlerinin yanı sıra, Türkiye ve Yunanistan'ı da davet etmiş olması da bunun bir göstergesi. Kaldı ki, Annan'ın tarafları yeniden bir araya getirmeye karar vermesi de, Ankara'nın bu yönde inisiyatifi ele alması ile mümkün oldu...
***
ASLINDA Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasından bu yana, iki "anavatan" ya sahnede veya perde arkasında, daima önemli bir rol üstlenmiştir. Ta gerilere gidersek, 1960'ta Kıbrıs'ın bağımsız bir devlet olarak kurulmasını sağlayan Londra ve Zürih anlaşmaları, zamanın Türk ve Yunan hükümetlerinin aktif rolü veya açıkçası kendi aralarında sağladıkları mutabakatı adadaki Türk ve Rum liderlerine kabul ettirmeleri ile gerçekleşebilmiştir.
Daha sonraki yıllarda çıkan anlaşmazlıklarda da Kıbrıs'taki iki toplum ile birlikte, iki "anavatan" da zaman zaman karşı karşıya gelmiştir. Kıbrıs sorunu Ankara ile Atina'nın ilişkilerini (Ege sorunlarından bile daha fazla) etkileyen başlıca faktör olmuştur.
***
ÜÇ - dört yıldan beri Türkiye ile Yunanistan arasında olağanüstü bir yakınlaşma havası yaşanıyor. Halklar arasındaki yoğun temasların yanı sıra, şimdi iki hükümet arasında yapıcı bir diyalog var. Bu diyalog ekonomiden askeri konulara kadar birçok alanda bazı önemli anlaşmalara yol açtığı gibi, artık Ege'deki sorunların da yeni bir yaklaşımla ele alınmasını sağlıyor.
Bunlar iki taraf için de önemli kazanımlardır. Ancak Kıbrıs sorununda herhangi bir kriz ve gerginlik, bu havayı bozabilir. Buna karşılık iki hükümet, aralarındaki bu elverişli havadan yararlanıp, Kıbrıs'ta çözüm için el ele verebilir. Böylece, adadaki iki halkın huzuru ve refahı ile birlikte iki ülke arasında çıkar dengeleri ve Ege sorunlarının çözümünde yardımcı olabilecek yeni bir anlayış sağlanabilir...
Türkiye açısından bu, Yunanistan'ın AB içinde - köstek olacağına - destek olmasına da yol açabilir...
***
ANKARA'da ve Atina'da şu sırada bunun bilincinde olan yöneticilerin bulunması bir şanstır. Gerçi Yunanistan 7 Mart'ta seçime gidiyor ve önceki gün büyük bir halk desteği ile PASOK'un başına getirilen Yorgo Papandreu'nun iktidarda kalıp kalmayacağı henüz bilinmiyor. (Son anketlere göre muhalefetteki Yeni Demokrasi Partisi, PASOK'tan 5 puan ileride. Ancak bu oran Papendreu'nun lehinde değişebilir de)...
Önemli olan husus, PASOK gibi, YDP'nin de artık eskisi gibi seçim kampanyasında Türkiye aleyhinde demagojik beyanlarda bulunmaması, aksine sorunların çözümünden ve barıştan yana bir tavır sergilemesidir.
İşte bu ortam, Kıbrıs'ta çözüm arayışında Türkiye ve Yunanistan'ın el ele verip aktif olarak devreye girmesi için bir fırsat yaratıyor. Hele New York zirvesi yeni müzakere maratonuna 'start' işaretini verecekse, Türkiye ve Yunanistan bu fırsatı iyi kullanmalıdır...