Türk Atlantik Konseyi’nin her yıl Antalya’da düzenlediği Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, ele aldığı konular ve verdiği mesajlar ile geniş bir ilgi toplar.
3-4 Aralık’ta yapılan 18. konferans iki özelliği ile dikkati çekti: Birincisi, bu toplantının “tarihi” diye nitelenen Lizbon zirvesinin hemen ardından yapılması ve orada kabul edilen yeni “stratejik konsept”in, yani ittifakın yeni “yol haritası”nın tartışılmasıdır. İkincisi ise, bu toplantıya sadece NATO üyelerinin değil, ittifakla “partner” sıfatı ile işbirliği yapan Rusya’dan Kuveyt’e ve Ukrayna’dan Makedonya’ya kadar birçok ülkenin de katılmış olmasıdır.
Belek’teki büyük bir otelin konferans salonunu dolduran 200’ü aşkın Türk ve yabancı diplomat, politikacı, asker, akademisyen ve yazarın katıldığı iki günlük toplantıda “2020 Yılına Doğru NATO” teması ele alındı.
Wikileaks krizinin en hareketli aşamasında yapılan konferansta bu olay yankılanmaktan geri kalmadı. Koridorlarda veya yemeklerde olduğu kadar, konferans salonunda da bu olayın “NATO’yu nasıl etkileyeceği” sorusu da konuşuldu.
Wikileaks saldırı mı?
Özetlersek, Türk ve yabancı konuşmacıların bu soruya verdikleri yanıt şöyle: Wikileaks ABD’nin dış itibarını ve güvenirliğini çok zedeleyecek. Ancak bu olayı bir “siber saldırısı” olarak tanımlamak doğru değil. Bu aşamada bunun NATO’yu direkt ilgilendiren veya onu etkileyecek bir yanı yok.
Ama daha bu “sızıntılar” devam ediyor. Kim bilir, belki NATO ile ilgili bir şeyler de çıkabilir.
Konferansta esas üzerinde durulan konu, Lizbon’da onaylanan “stratejik konsept”in ışığında, NATO’nun önümüzdeki yıllarda yeni tehditlerle nasıl mücadele edeceği, yeni fırsatları nasıl değerlendireceğidir.
NATO’da tehdit algılamasında önemli bir gelişme var: Artık soğuk savaşın şartları yok ve dolayısıyla eski tehdit kaynağının adresi ve şekli de değişti. Ancak gene de NATO’nun başlıca görevi, savunma gücünü ve caydırıcılığını korumaktır. Bu arada NATO giderek “bölge dışı” misyonlar üstleniyor ve askeri faaliyetini (Afganistan’da olduğu gibi) kendi sınırlarının çok ötesine taşıyor. Ancak bir İngiliz konuşmacının dediği gibi, NATO artık “yeni Afganistan” misyonlarına girişmemeli.
NATO için şimdi askeri tehditlerin dışında, bir Danimarkalı diplomatın deyişiyle, yeni “asimetrik tehditler” ortaya çıkıyor. Terörizm, siber saldırı, korsanlık, organize suç, enerji güvenliği gibi... Konferanstaki konuşmacıların çoğu NATO’yu -ve bütün dünyayı- şimdiden korkutan bu yeni tehditler üzerinde durdu.
Neden Türkiye?
İşin bir de mali kaynak yönü var. Savunma ve güvenlik için giderek büyük paralar harcamak gerekiyor. Oysa birçok Avrupalı konuşmacının dediği gibi, bugün ittifaka dahil birçok ülke, ekonomik kriz içinde. Bir Slovenyalı diplomatın ifadesiyle, halen Avrupa’da sokaktaki adamın derdini işsizliktir, yoksa dış tehditler değil...
Konferansta üzerinde epey durulan NATO’nun yeni füze kalkanı konusu için de ileride mali kaynak sorunu çıkacak. Ama “kalkan” konusu Türkiye’yi başka nedenlerle de yakından ilgilendiriyor. Toplantılarda Türk tarafından “radar için neden Türkiye?” sorusunu soranlar, ilk Körfez savaşında NATO’nun Türkiye’nin kendi füze savunması için yaptığı talebin karşılanmadığını hatırlatanlar oldu. Bir Türk yetkilisi de bu tür konularda NATO’da karşılıklı istişare ve dayanışmanın tam olması gerektiğini belirtti.
Kısacası, NATO Lizbon sonrasında yeni bir sürece girerken, Brüksel’deki yöneticilerin Antalya’da konuşulanlara kulak kabartmasında yarar var...