Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Son dakikada bir terslik olmazsa, Filistin lideri Yaser Arafat, bir iki güne kadar bir aydan beri Ramallah'taki karargahında yaşadığı "tecrit hayatı"ndan kurtularak özgürlüğüne kavuşacak. Yani Filistin yönetiminin başkenti durumundaki Gazze'ye dönüp başkan sıfatı ile görevine devam edebilecek.
Arafat'ın serbest bırakılması ve Ramallah'taki kuşatmanın kalkması, dört haftadır süren İsrail işgalinin ve kanlı olayların son bulması ve böylece "çatışmadan diplomasi aşaması"na geçilmesi umudunu veriyor.
Kuşkusuz bu yolda daha kat edilecek çok mesafe var: Beytüllahim'de Milad (Nativity) Kilisesi'nin tahliyesi, Ramallah'taki 6 Filistinli mahkumun Amerikan ve İngiliz gardiyanlarının gözetimi altına girmesi, BM komisyonunun Cenin'e gelmesi, İsrail kuvvetlerinin Batı Şeria'dan tamamen çekilmesi, Filistinli militanların şiddet eylemlerine son vermesi gibi...
Ancak, Başkan Bush'un çabası sonunda, İsrail hükümetinin, Arafat'ın serbest bırakılmasına razı olması, bu çetin yolda atılan önemli bir adımdır.
* * *
BAŞBAKAN Ariel Şaron'un Arafat'ı "tecrit" politikasından vazgeçmek için koştuğu ön şart, geçen yıl İsrail Turizm Bakanı'nı öldüren ve Ramallah'ta Filistin makamlarının elinde bulunan 4 Filistinli militanın kendilerine teslim edilmesi idi. Oysa buna karşı çıkan Arafat, Filistin'in egemenliğini de kanıtlamak amacı ile, alelacele oluşturulan bir mahkemeye bu militanları yargılattı ve mahkum ettirdi.
Şaron bu mahkumiyeti tanımıyor ve 4 mahkumun (ve ayrıca silah kaçıran iki militanın) İsrail'e teslimini şart koşuyordu. Ta ki, önceki gün Bush iki kez Şaron'a telefon edip ortaya attığı bir formülü kabul etmesini ve Arafat'ı da serbest bırakmasını ısrarla isteyinceye kadar...
Bu formüle göre 6 Filistinli Eriha'daki bir hapishaneye nakledilecek ve burada ABD ve İngiltere'den gelecek özel gardiyanların kontrolünde bulunacak. Böylece Filistin yönetiminin bunların kaçmasına veya salıverilmesine göz yumması önlenmiş oluyor. Bu, İsrail'i tatmin eden taraf. Ama buna karşılık, Şaron önemli bir taviz veriyor: Aslında tamamen saf dışı etmek istediği Arafat'ın özgürlüğüne kavuşmasına ve yeniden "işinin başına" dönmesine razı oluyor...
* * *
BUSH'un bu kez başarılı olan girişiminde geçen hafta Suudi Veliaht Prensi Abdullah ile yaptığı görüşmenin de önemli etkisi olduğu belli. Amerikalıların bu görüşmeden çıkardığı sonuç, Bush'un doğru dürüst devreye girmemesi ve özellikle Arafat'ı "kurtaramaması" halinde, Arap dünyasının şimşeklerini üstüne çekeceği ve bundan da ABD'nin maddi - manevi büyük zarar göreceğidir. İşte bu kaygı, Bush'u (anlaşılan babasının da "nasihati" ile) harekete geçmeye sevk etmiştir.
Aslında Arafat'ın serbest bırakılması, uluslararası camianın "genel arzusu" haline gelmişti. Bunu dile getirenler arasında geçen hafta Şaron ile görüşen Cem ve Papandreu da bulunuyordu. Yani bu sonucun alınmasında Cem - Papandreu ikilisinin de dolaylı bir katkısı oldu, denebilir.
* * *
ŞİMDİ Arafat bu geçirdiği badireden daha güçlü çıkıyor. Halk onun etrafında kenetleniyor. Uluslararası camia onu tek muhatap sayıyor.
Bu güç ve avantaj, ona önemli bir sorumluluk da yüklüyor:
O da "geleceğe bakmak"... New York Times'ın Ortadoğu uzmanı Thomas Friedman'ın belirttiği gibi, Arafat artık dünün veya bugünün değil, yarının adamı olmak durumundadır. Tabii bu, Şaron için de söz konusudur.
Ortadoğu'da liderler değişmiyor; bari tavırları, vizyonları, değişse...