Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Bülent Ecevit'in geçen cuma günkü basın toplantısında, İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un kendisine bir telefon görüşmesi sırasında, Filistin lideri Yaser Arafat'tan "kurtulma niyetinden açıkça söz ettiği"ni açıklaması, bu konuda bir süredir dolaşan söylentileri alevlendirdi.
Şaron'un sözcüsü, Ecevit'in demecinden iki saat sonra, İsrail Başbakanı'nın bu anlamda herhangi bir söz söylemediğini ve İsrail'in böyle bir niyeti olmadığını bildirdi. Şaron, Arafat'ı bu konuda rahatlatmak için, oğlu aracılığı ile ona bir mesaj da gönderdi...
Ankara'daki bir İsrail diplomatına göre, "Ecevit ile Şaron arasında herhalde bir yanlış anlama olmuş. Çünkü Şaron Arafat'tan kurtulmak istediği yolunda herhangi bir söz sarf etmedi." Ancak diplomatın deyişi ile, Arafat'ın artık bir "barış partneri" olmadığını göstermesi, İsrail'de ciddi düş kırıklığı yaratmış bulunuyor. Bununla beraber İsrail gene de, Arafat'a bunu kanıtlaması ve şiddeti durdurması için "bir şans daha" tanıyor...
* * *
GÜNLERDEN beri Batı basınında da, "Arafat'ın sonu"nun gelip gelmediği sorgulanıyor. "Economist" dergisi başyazısında "Arafat'a elveda mı?" başlığını kullanıyor.
İsrail gazeteleri de bir süredir "Arafat'sız" bir çözümün mümkün olup olmadığını tartışıyor. Bazı İsrailli analistler, Filistin liderinin şu veya bu şekilde saf dışı edilmesinin durumu daha zorlaştıracağını, bu kez kendisinden daha radikal güçlerin hakim olacağını ve şiddetin daha da tırmanacağını belirtiyorlar.
Bu endişe, Batı çevrelerinde de oldukça yaygın.
"Sunday Telegraph'taki bir habere göre, İran tarafından desteklenen ve Suriye'de üstlenmiş bulunan "Hamas", Arafat'ın başına bir şey gelmesi halinde, hemen dizginleri ele geçirmeye hazırlanıyor...
* * *
GEÇEN hafta İsrail helikopterleri, Filistin liderinin karargahını bombaladığı zaman, birçok gözlemci "acaba bu kez Arafat'ın sonu geldi mi?" diye sormaktan kendini alamadı. Ancak, İsrail yetkilileri, amacın gerçekten ona vurmak olmadığını, isteseler bunu yapabileceklerini söylediler. Onlara göre hedef, Arafat'ı iki yoldan birini seçmeye zorlamaktır: Ya İsrail'e karşı şiddet eylemlerine girişen örgütleri kontrol altına alacak ve sorumluları yakalayacak... Veya giderek gözden düşecek, yönetim gücünü kaybedecek ve silinecek...
İsraillilerin artık Arafat'ı ciddi bir "barış partneri" olarak saymamaya ve hatta gözden çıkarmaya meyletmelerinin nedeni, Filistin liderinin aslında "terörü önlemek olanağına sahip olduğu"na - fakat bu gücünü kullanmadığına - inanmalarıdır. Özellikle kendisine bağlı El Fetih, Tanzim ve özel muhafız güçlerinin son şiddet eylemlerine karışması, bu kanıyı güçlendirmiştir.
Ancak Filistin yönetiminin ılımlı unsurları dahi, İsrail'in "işgali sona erdirmediği" ve "devlet terörü" olarak gördükleri misillemelere son vermediği sürece, şiddeti önlemenin mümkün olamayacağını savunuyorlar.
* * *
BU kısır döngüden ve açmazdan kurtulmak için, iki tarafın da eski argümanları bir yana bırakıp yeni bir yaklaşım sergilemeleri gerekir. Şimdiye kadar izlenen politikalarla İsrail'in, "güvenlik", Filistin'in de "özgürlük" kazanamayacağı yeterince anlaşılmıştır. Şimdi de meseleyi "Arafat ile mi, Arafat'sız mı?" şeklinde ortaya koymak yanlıştır. Aranacak alternatif, şahıslar ile değil, politikalar ile ilgili olmalıdır...