Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Bu bakımdan Suudi Arabistan'ın ev sahipliği yaptığı Birlik toplantısının devlet başkanları ve başbakanlar düzeyinde gerçekleşmiş olmasını anlamlı bir gelişme saymak gerekiyor.Riyad'daki bu zirvenin diğer önemli bir özelliği de, "genişletilmiş" bir formatta yapılmış olmasıdır. Arap Birliği'nin üyelerinin yanı sıra, bu kez 2 günlük konferansa Arap olmayan bazı ülkeler ve kuruluşlar konuk olarak katıldılar: Türkiye, İran, Pakistan, Malezya ve Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi... ARAP Birliği'nin toplantıları genelde birlik ve beraberliğin sergilenmesiyle tanınmaz. Geçmişte birçok konferanslarda Birliğin 21 üyesi arasında anlaşmazlıkların açıkça ortaya çıktığı görülmüştür. Nitekim bu yüzden yıllardan beri Arap Birliği "zirve" toplantıları düzenlemekten çekinmiştir. BM zirveden Arap Birliği'nin birlik içinde hareket ettiği başlıca konu, Arap-İsrail anlaşmazlığıyla ilgili. Aslında Suudi Arabistan'ın Riyad'da bu düzeyde bir toplantı düzenlemesinin nedeni de budur. Gerçi "genişletilmiş konferans"ta -Irak'tan Darfur'a, Lübnan'da Somali'ye kadar- başka ivedi sorunlar da tartışıldı. Ama bir zirvenin düzenlenmesine de esas neden olan bir numaralı sorun, Arap-İsrail uyuşmazlığıyla ilgili yeni bir "Arap Barış Planı" idi...Bu plan aslında, 2002'de Arap Birliği'nin yayımladığı "Beyrut Deklarasyonu"na dayanıyor. Suudi Arabistan'ın o zaman önayak olduğu bu girişim, özellikle İsrail'de "intifada"nın tırmandığı bir zamana rastlaması ve ABD'nin de Filistin meselesinden çok Irak'la ilgilenmesi yüzünden beklenen ilgiyi görmemişti.Zamanla şartlar değişiyor. Suudi diplomasisi bir süredir Beyrut Deklarasyonu'nu, yeni bir barış atağı için "canlandırmaya" çalışıyor.Buna paralel sayılabilecek bir inisiyatif de, bu yılın başlarında, Pakistan'dan geldi. Başkan Müşerref, Türkiye dahil, 7 Müslüman ülkeyle birlikte, Beyrut Deklarasyonu'nu esas alan bir girişim başlattı...Bu arada ABD diplomasisi de, bu konuda yeniden faaliyete geçti, Dışişleri Bakanı Rice bölgedeki temaslarını yoğunlaştırdı ve en azından Olmert-Abbas diyaloğunun kurulmasını sağladı... Bir no.lu mesele İşte bu ortamda Suudi Arabistan'ın inisiyatifiyle düzenlenen Riyad zirvesi, Arap Barış Planı'nın resmen ortaya atılmasına vesile oldu. Arap Birliği'nin üye ülkeleri bu planı tam bir birlik içinde onayladı.Bu plan, Arap ülkelerinin İsrail ile normal ilişkiler kurmasına karşılık, İsrail'in 1867'de ele geçirdiği toprakları Filistin devletine iadesini ve Filistinli mültecilerin evlerine dönme hakkını kabullenmesini öngörüyor.Bu, Araplar açısından (İsrail'in tanınmasını da öngördüğü için) önemli bir tavır değişikliği ifade ediyor. İsrail ise, sınırlar ve mülteciler meselesinin masaya yatırılıp müzakere edilmesini ve planın "tadil edilmesini" istiyor. Ancak plan Riyad'da başta tasarlandığı şekliyle onaylandı.Bununla beraber BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un da zirvede belirttiği gibi, bu planın yeni bir müzakere sürecini başlatması bekleniyor. Anlaşılan bundan sonra uluslararası diplomasi bu yönde seferber olacak. Arap Birliği "dörtlüsü" (Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Arap Emirlikleri) bu yönde bazı temaslar planlıyor. Bu girişimlerin, ABD ve AB ile koordine edilmesi gerekecek.Sonucu şimdiden kestirmek zor tabii, ancak bu zirveden sonra, Ortadoğu'nun bu yıllanmış meselesinde, yeni bir aşamaya girileceğe benziyor... skohen@milliyet.com.tr Yeni bir süreç