Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami Kohen

TÜRKİYE ile Yunanistan arasındaki yeni yumuşama sürecinin daha başında, Atina'dan gelen çelişkili sinyaller, akılları karıştırıyor.
Yunan hükümeti son günlerde "bahar havası"na katkıda bulunacak bazı jestler yaptı. İki taraf arasında çeşitli düzeyde temaslar sıklaştı. Bu arada Türk ve Yunan Genelkurmay Başkanları Brüksel'de biraraya geldi.
Bu olumlu gelişmeler olurken, Malta'da gerçekleşen Öymen - Papandreu mutabakatı birden bire tartışma konusu oldu. Yunan iktidar partisi PASOK'ta, Malta'da varılan bu mutabakata karşı sesler yükselmeye başladı. Ardından Dışişleri Bakanı Pangalos konuya yeni koşullar getiren demeçler verdi.
Malta mutabakatı, 2 Türk ve 2 Yunanlı "akil adam"ın oluşturacağı bir çalışma grubunun kurulmasını öngörüyor. Bu uzmanlar, Türk - Yunan anlaşmazlıklarını gözden geçirip hangi sorunun ne şekilde çözümlenmesi gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunacak. Bundan amaç da meselelerin özüne ilişkin bir diyaloğa zemin hazırlamaktır.
* * *
YUNAN Dışişleri Bakan Yardımcısı Yorgo Papandreu'nun Malta'da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen ile mutabık kaldığı belgenin Simitis yönetimi tarafından onaylanması beklenirken, Atina'dan çelişkili işaretler gelmeye başladı. Bu arada Pangalos da basına son demecinde, Türk ve Yunan akil adamların ayrı gruplar halinde çalışacaklarını ve görüşlerini AB Dönem Başkanı Hollanda'ya bildireceklerini söyledi. Ayrıca ciddi bir diyalog için Türkiye'nin önceden kuvvet kullanma tehdidinden vazgeçmesi gibi bazı şartları yerine getirmesi gerektiğini öne sürdü.
Malta mutabakatı aslında görüşmelere "start" vermeyi hedefleyen net bir metindir. Pangalos buna - herhalde iç politik nedenlerden - farklı bir anlam vermeye çalışıyor.
Buna rağmen, Malta mutabakatının önümüzdeki birkaç gün içinde kesinleşerek ilan edileceği umuluyor. Atina'dan ilgili adreslere verilen mesaj da budur.
* * *
PANGALOS'un son bir marifeti de, gelecek salı günü toplanacak AB - Türkiye Ortaklık Konseyi'nde görüşülecek bir taslağı, henüz müzakeresi tamamlanmadan ve kesinleşmeden, açıklamasıdır. Bunu hem Yunan kamuoyunu memnun etmek, hem de AB'yi şimdiden kendi safına çekmek amacı ile yapmış olsa gerek...
Bu metinde Türkiye'nin lehinde ve aleyhinde maddeler var.
Lehte olan en önemli bölüm AB'nin Türkiye'nin "üyeliğe kabul edilebilirliğini" beyan eden ve Ankara'nın başvurusunun diğer adaylar gibi, "aynı objektif standardlar ve kıstaslarla" değerlendireceğini belirten 4'üncü maddedir. Bu, AB'nin Türkiye'nin adaylığı konusunda resmi ve bağlayıcı tavrını açıkça ortaya koyuyor.
Aleyhte olan maddeler ise, Türk - Yunan anlaşmazlıkları, Kıbrıs ve Kürt sorunu ile ilgilidir. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin geleceği, bu "faktörler"e bağlanıyor. Beşinci madde Türkiye'nin "kuvvet kullanma tehdidi"nden vazgeçmesini isteyen bir ifade taşıyor. Altıncı madde, Kıbrıs'ın (Rum yönetiminin) AB'ye üyelik başvurusu ile ilgili müzakerelerin, Hükümetlerarası Konferans'ın bitiminden 6 ay sonra başlayacağını bildiriyor. Beşinci maddenin ikinci bölümü ise Kürt sözcüğünü kullanmamakla beraber, Güneydoğu'da "siyasi bir çözüm'ün bulunması çağrısında bulunuyor...
* * *
YUKARDA belirttiğimiz gibi, bu taslak üzerinde - AB içinde ve dışında - temasların sürdüğü bir sırada, Pangalos'un bunu açıklaması ve hele Türkiye ile diyaloğun, Ankara'nın bu şartları yerine getirmesine bağlı olduğunu söylemesi, diplomasi kuralları ve iyi niyetle bağdaşmayan bir davranıştır.
Pangalos'un ifşa ettiği taslak yapılmakta olan temaslar sonunda değişebilir. Kaldı ki, son şeklini aldıktan sonra da, bu metin Türkiye için bağlayıcı bir niteliğe sahip değildir.
Bu metni Ortaklık Konseyi'nde dönem başkanı okuyacak, Türk tarafı da bu konuda görüşlerini ve yanıtını sunacaktır. Nihayet şunu da unutmamalı ki, buna benzer metinler daha önce de çıkmıştır...
Bu olayda önemli olan, Pangalos'un davranışıdır. Bunu başlatılmak istenen yeni yumuşama süreci ve destek bekleyen "Malta ruhu" ile bağdaştırmak oldukça zordur...