TÜRKİYE’nin AB üyeliği konusunda dün Rusya’nın önde gelen bir politikacısından ilginç bir “nasihat” dinledik. Açık bir ifadeyle dile getirilen bu tavsiyeyi şöyle özetleyebiliriz:
“AB’yi bırak, Avrasya’ya bak!”
Rusya ulusal meclisi “Duma” milletvekili Sergey Markov’un bu görüşünün, “kişisel” olmakla beraber, Moskova’nın genel siyasal tutumuna uygun olduğu da açık.
Markov, DEİK/Türkiye-Avrasya İş Konseyleri’nin dün İstanbul’da düzenlediği “Avrasya Nereye Gidiyor” başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrasya ülkelerinin kendilerine ait bir Ortak Pazar kurmaları gerektiğini savundu.
Markov’a göre, Avrasya büyük bir ekonomik potansiyele ve dinamizme sahip. Bunu, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na benzer bir birlik kurarak değerlendirmelidir. Bunda, Rusya, Türkiye ve Kazakistan öncülük yapabilir. Daha sonra Ukrayna’dan Gürcistan’a, Moldova’dan Ermenistan’a kadar diğer ülkeler de katılabilir. Bu blok, aşamalı olarak gümrük birliğini ve tek para birimini gerçekleştirebilir, enerjide ve modern teknolojide ortak politikalar oluşturabilir. Toplam 300 milyon nüfuslu Avrasya Ortak Pazarı, böylece dünya sahnesinde gücünü ve etkinliğini ortaya koyabilir...
AB “romantizmi”...
TÜRKİYE’ye gelince, Rus milletvekili, AB’nin Türkiye’nin üyeliğini hiçbir zaman kabul etmeyeceğini, şimdiden bunun “bloke edildiğini” belirtti ve “AB ile müzakereler gerçekçi değil, romantik bir süreçtir” diye konuştu.
Markov’un bu görüşü Türk katılımcıların eleştirilerine hedef oldu: “DEİK İcra Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, Markov’un Türkiye’nin AB üyeliği hedefini “romantik” olarak nitelendirmesine karşı çıktı ve müzakere sürecinde bazı ciddi engellerin (ve buna muhalefet edenlerin) çıkmasına karşılık, pek çok ülkenin Türkiye’ye tam destek verdiğini hatırlattı.
Panelistler arasında yer alan ABD Kongresi eski üyesi Stephen Solarz, Türkiye’nin Avrasya ülkeleriyle ilişkilerinin AB üyeliği hedefinden farklı olduğunu, AB’nin demokratik bir topluluk olduğunu ve Türkiye’nin de bu değerleri paylaştığını belirtti.
“Reel politik” tercih
KONFERANSTA belirtildiği gibi, Avrasya gerçekten nüfusu, enerji dahil doğal kaynakları ve gelişen ekonomileriyle büyük bir potansiyel oluşturuyor. Bu geniş bölgedeki ülkelerin daha hızlı kalkınmaları ve yaşam standartlarını yükseltmeleri için, sıkı bir işbirliği ve dayanışma kurmaları önemlidir. Tıpkı vaktiyle, AET’nin -yani bugünkü AB’nin yaptığı gibi.
Ama Türkiye için, dış politikasında AB’nin öncelikli hedef olması, “romantik” bir tutumdan çok, bir “reel politik” tercihidir. Bunun hem pragmatik bir yanı hem de bir vizyon boyutu vardır. AB ayrıca Türkiye’nin çağdaşlaşma ve demokratikleşme projesidir. Dolayısıyla, Avrasya Birliği fikri bunun alternatifi sayılamaz.
Kuşkusuz Türkiye’nin Avrasya ülkeleriyle ikili ve çok yanlı sıkı ticari ve ekonomik bağlar kurması önemlidir ve gereklidir. Ankara zaten bu yönde çaba harcamaktadır. Bu duruş, Ankara’nın AB üyeliği için gayretlerinden -ve bu vizyonundan- vazgeçmesini gerektirmez.
Kaldı ki, Avrasya Birliği fikrinin gerçekleşmesinin önünde de ciddi engeller var. Markov, Ukrayna’nın ve Gürcistan’ın bu birliğe katılmasından söz etti. Oysa Moskova’nın bu ülkelerle arası açıktır. Tıpkı Ermenistan’ın Azerbaycan ile olduğu gibi... Bu şartlarda Avrasya Ekonomik Birliği fikri de biraz “romantik” olmuyor mu?