ABD Başkanı Barack Obama, bugün bu göreve gelişinin 69. gününde ilk kez Avrupa’ya geliyor.
Obama’nın bu 8 günlük seyahati Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Bunun nedeni sadece Türkiye’nin de bu yoğun gezi programında yer almasından ibaret değil. Amerikan lideri, Londra’da Türkiye’nin de temsil edileceği ve küresel ekonomik krizin tartışılacağı G-20 zirvesine katılacak. Ayrıca Fransa-Almanya sınırında Strasbourg ile Kehl’de düzenlenecek NATO’nun 60. yıldönümü doruğunda hazır bulunacak. Obama bu arada Prag’daki AB toplantısına katılacağı gibi Rusya ve Çin devlet başkanlarıyla da görüşecek.
Avrupa, ABD Başkanı’nı yeni umutlarla karşılamaya hazırlanıyor. Bush yönetimi sırasında Avrupa’nın ABD ile arası açılmış, yani Transatlantik birlik ciddi şekilde sarsılmıştı. Obama, bu dayanışmayı yeniden kurmak kararındadır.
Dinlemeyi biliyor
OBAMA’nın avantajı, gerek kişiliği, gerekse seçim kampanyası sırasında dile getirdiği görüşleri nedeniyle Avrupa’da -dünyanın diğer bölgelerinde de olduğu gibi- sevilmesidir. Ancak kişisel sempati ve hatta güven Transatlantik uyumunun ve işbirliğinin sağlanması için yeterli değil.
Halen siyasal ve ekonomik sorunlar üzerinde Atlantik’in iki yakasında hâkim olan görüşler, hedefler ve beklentiler birbirlerinden oldukça farklıdır. Ancak tek başına karar alma ve tek yanlı hareket etme huyuna sahip George W. Bush’un aksine, Barack Obama’nın başkalarını ve özellikle müttefiklerini “dinlemek” ve onlara “danışmak” ihtiyacını duyması, bir uyum ayarı yapma ve beraber çalışma olanağı yaratıyor.
Obama’nın daha iktidarın ilk günlerinde aldığı bazı dış politika kararları, dost ve müttefiklerinin bu yönde umutlarını artırmıştır. Örneğin Irak’tan çekilme programı, Guantanamo üssünü kapatma niyeti, İran’a açılımı, bu gelişmelerin başında geliyor.
Avrupalıları Bush’un Amerika’sından uzaklaştıran esas neden, eski Başkan’ın aşırı kibirli davranışlarının dışında, Avrupalı liderlerin önem verdiği diyalog yöntemine itibar etmemesi idi. Şimdi Obama ile durum farklı. Bu bakımdan Avrupalılar Obama’yı kendi frekanslarına daha uygun görüyorlar.
Ancak yukarda belirttiğimiz gibi, bazı temel meselelerde Atlantik’in iki yakasında, çıkarlar, görüşler, birbirlerinden oldukça farklı.
Bu konulardan biri Afganistan. Obama’nın geçen hafta ilan ettiği yeni plan, El Kaide ve Taliban’a karşı kapsamlı bir mücadeleyi öngörüyor. Bu amaçla ABD Afganistan’daki “savaşçı asker” sayısını artırmak niyetinde. Washington NATO müttefiklerinin de böyle bir destek vermesini istiyor. Ama açıkçası Avrupalılar buna hiç hevesli değiller. Obama’nın bunu fark ettiği ve dolayısıyla müttefiklerinin ille oralara “muharip” güçler göndermesi üzerine ısrar etmeyeceği anlaşılıyor. Buna karşılık Obama Afganistan’daki sorunun sadece askeri yoldan değil, siyasi ve ekonomik yoldan da çözümlenmesi gerektiğine inandığını söylüyor ki, bu Avrupalıların kulağına daha hoş -ve gerçekçi- geliyor...
Türkiye’den mesajlar
Türk diplomasisi Obama’nın Avrupa’daki yoğun temaslarından -kendisi henüz Türkiye’ye gelmeden önce- gereken sonuçları çıkarmak imkânını bulacaktır. Buradaki görüşmelerden sonra da belirli konularda Türkiye’nin ABD ile Avrupa’nın pozisyonları arasında nerede durduğunu daha iyi anlayacağız. Ama Obama yönetiminin Avrupa gezisinin Türkiye ayağına olağanüstü bir önem verdiği her geçen gün daha net ortaya çıkıyor. ABD Ulusal Güvenlik Kurulu yetkilisi Denis McDonough’nun, Türkiye ziyaretinden söz ederken, Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasında bir köprü oluşturduğunu vurgulaması, Obama’nın buradan “kıtalar ötesi mesajlar” vermeyi amaçladığını gösteriyor.