Bir ülkenin 400 gün hükümetsiz kalabileceğini hiç aklınız alır mı? Evet, Belçika bu “dünya rekoru”nu -hem de kuruluşunun 180. yıl dönümünü kutladığı bu hafta- kırdı:
Bu ülkede bunca zaman bir hükümetin kurulamamasının nedeni, geçen yılki seçimlerden sonra, yeterli çoğunluğu alamayan partilerin bir koalisyon üzerinde anlaşamamalarıdır.
Ama kriz asıl, Belçika’nın kendine özgü, karmaşık demografik ve siyasal yapısından kaynaklanıyor.
Ülkenin 11 milyon nüfusunun 6.2 milyonu, Hollandaca konuşan Flamanlardan, yaklaşık 4.5 milyonu da Fransızca konuşan Valonlardan oluşuyor. Kuzey bölgesinde yaşayan Flamanlar, güneydeki Valonlardan daha müreffeh...
Son zamanlarda Flamanlar arasında kabaran milliyetçi duygular, siyasete de yansıyan bir ayrılıkçı cereyana yol açtı. Geçen yılki seçimlerde, Belçika’dan kopmak isteyen ayrılıkçı Flamanlar, yeni bir güç olarak ortaya çıktılar.
Peki 400 gündür devam eden siyasi kriz, Belçika’yı gerçekten bölünme noktasına getirecek mi? Böyle bir risk yok değil; ama her şeye rağmen, çoğunluk bölünmenin sonuçta iki tarafın da yararına olmayacağının farkında. Dolayısıyla bir şekilde yeni bir hükümet kurulacak; ama “devletin bekası”nı sağlamak için, anayasal düzeni daha sağlam temellere oturtmak gerekecek...
Anlaşmalı boşanma
Şu sırada Belçika’dan bahsetmemizin nedeni, “birleşme-ayrılma” konusunun son günlerde Kıbrıs’taki gelişmeler vesilesiyle gündeme gelmesidir.
Başbakan Erdoğan’ın KKTC ziyaretinde söyledikleri, Rum tarafına “birleşmek” için son bir şans tanıyor ve yıl sonuna kadar anlaşma olmazsa, Türk tarafının “kendi çaresini bulacağı” uyarsında bulunuyor.
Öteden beri gerek KKTC’de, gerekse Türkiye’de bu ikinci şıkkın gerçekleşmesini arzu edenler, çeşitli ülkelerdeki “ayrılma örnekleri”ni temel alarak “Neden biz de onlar gibi yapmayalım” diyorlar.
Belçika, sözü edilen örneklerden biridir.
Belçika’da federal yapının çatırdadığı doğrudur. Ama şu anda ülke bölünme noktasında değildir ve çoğunluk da devletin dağılmasından yana değildir.
Sıkça sözü edilen bir diğer örnek de Çekoslovakya’dır. Çekler ve Slovaklar 1993’te ayrılmak konusunda anlaştılar. Yani bu “boşanma” iki tarafın da rızasıyla gerçekleşti. Dolayısıyla uluslararası camia da iki devleti hemen tanıdı.
Bu ayın başında Sudan’da da Güney, Kuzey’den ayrıldı ve bağımsız bir devlet oldu. Bu da, şimdiye kadar bütün ülkeye hâkim olan Kuzey’deki yönetimin bu ayrılmaya rıza göstermesi sayesinde gerçekleşti...
Dış destek
Bir de Kosova örneği var. Bu ülke özellikle Batı’nın da kendisine arka çıkmasıyla 2008’de tek taraflı bağımsızlık ilan etti. Sırbistan, Rusya gibi ülkeler Kosova’yı tanımıyor; ama ABD’nin ve birçok Avrupa ülkesinin aktif desteği ile varlığını sürdürebiliyor...
Buna karşılık Güney Osetya ve Abhazya örnekleri var. Bu iki bölge de Rusya’nın askerÓ müdahalesi ile Gürcistan’dan ayrıldı. Ama onları tanıyan yok ve açıkçası ikisi de Rusya’ya tamamen bağımlı durumda...
Son olarak bir de Tayvan’a değinelim. Eski adıyla Milliyetçi Çin bağımsız bir devlet, ama onu “hukuken” tanıyan pek az ülke var.
Bununla beraber Tayvan ekonomide, teknolojide ve ticarette gerçekleştirdiği başarıyla varlığını “fiilen” kabul ettirebildi. Diplomatik ilişkileri olmayan ülkelerde dahi farklı isimler altında temsilcilikleri var...
Listeyi daha uzatmayalım. Son yıllarda ayrılıp bağımsızlığını ilan eden ülkeler, farklı özellikler gösteriyor. KKTC için onlar örnek gösterilmeden önce, bu özellikler iyice dikkate alınmalı...