Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ANKARA’da kimsenin Azerbaycan’ı “kaybetmek” pahasına Ermenistan’ı “kazanmaya” niyeti yok.
Türk diplomasisi aylardan beri, Azerilerin de hayati çıkarlarını dikkate alan, kapsamlı bir çözüm paketini Ermeni muhataplarıyla masaya yatırmış bulunuyor.
Daha açık bir deyişle, Dağlık Karabağ ve Ermeni işgali altındaki Azeri toprakları sorunu, bu paketin bir parçası.
Ankara Erivan ile başlattığı müzakere sürecinde, Azeri hükümetini, bütün gelişmelerden muntazaman haberdar ediyor. Türk liderleri Azeri muhataplarına bu konuda endişe duymamaları -veya diğer bir ifadeyle, kendilerine güvenmeleri- gerektiğini özellikle vurguluyorlar.
Ne var ki, son günlerde basında yapılan yayınlar -veya spekülasyonlar- Azerbaycan’da Türkiye’ye karşı bir güven krizi yarattı. Türkiye’nin önümüzdeki günlerde Ermenistan ile sınırlarını açacağına ilişkin haberler, Bakü’de çeşitli siyasi çevreler tarafından bir “iç tüketim malzemesi” olarak kullanıldı. Bu ortam ne yazık ki, Azeri yönetiminin üst kademelerini de etkilemekten geri kalmadı...

“Oldubitti” yok
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev ile hafta başında üst üste yaptığı iki telefon konuşmasından sonra, bu kuşkuların ne ölçüde dağıldığını bilemiyoruz.
Ancak Azerilerin, Türkiye’nin kendilerinin hoşlanmayacağı bazı “oldubittiler” yaratmayacağını bilmeleri gerekir.
Ankara’da resmi ağızlar da söylüyorlar: Türkiye’nin tek yanlı bir hareketle, 16 Nisan’da -veya malum 24 Nisan tarihinden önce- Ermenistan’la sınırlarını açması söz konusu değil.
Tabii bu, Ermenistan’la sınırların açılmasının ve diplomatik ilişkilerin kurulmasının planlanmadığı anlamına gelmiyor. Ama bu, yukarıda belirttiğimiz gibi kapsamlı bir paketin sadece bir kısmı. Karabağ ve Ermeni işgali sorunu, ayrıca Ankara ile Erivan arasındaki “ikili anlaşmazlıklar” da pakete dahil. Yani izlenmesi beklenen yol, bu süreçte adımların karşılıklı olarak senkronize edilerek atılmasıdır...
Azerilerin Türkiye’nin Ermenistan’la sınırları açması konusundaki hassasiyeti, Türk-Azeri tarafının Erivan üzerindeki “manivela”dan, yani “baskı aracı”ndan yoksun kalacağı korkusundan kaynaklanıyor.
Erivan’ın kendi payına düşeni hiç yerine getirmeden Türkiye’nin böyle tek yanlı bir jest yapması söz konusu olmadığına göre, bunun kaygı sebebi olmaması gerek. Kaldı ki, açıkçası sınırların ta 1993’ten beri kapalı, diplomatik ilişkilerin kesik olması, neye yaradı ki? Bunun Karabağ sorununun çözümüne hiç katkısı oldu mu?... Aksine, belki Ankara’nın Erivan ile normal ilişkileri olsaydı, Türk diplomasisi bu meselenin hallini çoktan sağlayabilirdi...

“Al-ver” anlayışı
BUGÜN de karşılıklı “al-ver” anlayışıyla Ankara ile Erivan arasında gerçekleşecek kapsamlı bir anlaşma, böyle bir sonuca daha kolay götürebilir.
Nitekim, Ankara ile Erivan arasındaki süreçte halen varılan nokta, bu umutları artırmış bulunuyor. Başkan Obama’nın yeni inisiyatifleriyle, ABD devrede... Minsk Grubu temaslarını yoğunlaştırıyor... Bu çabalarda, Ermenistan’ın da politikasını değiştirmesi için baskılar altında kaldığı açık...
Ama, meselenin çok boyutlu ve karmaşık olduğu, bunun çok ülkeyi (ABD ve Rusya dahil) ve çok tarafı (Ermeni diyasporası dahil) kapsadığı da bir gerçek. Bu yüzden çözüm kolay olmayacak, zaman alacak. Yeter ki atılan adımlar doğru yönde olsun...