Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Kardeş ülke"nin ayıbını örtmeye yönelik demeçlerde ortaya atılan gerekçelerden biri, Azeri milletvekillerin oylama sırasında Strasbourga gelen Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile birlikte olmak zorunda kaldıkları şeklinde idi. Diğer bir gerekçeye göre ise Türk tarafı Azeri milletvekillerine oylama ile ilgili önceden bilgi vermemiş, yani bu iş iyi organize edilmemişti...Nihayet gerçeği AKPMdeki Azerbaycan heyetinin başkanı Samed Seydovun, Baküde Mecliste yaptığı konuşmadan öğrenebildik. Esas neden kendi ifadesi ile şuydu: "Oylamada KKTCli temsilcilerin AKPMye katılması ile ilgili kararın çıkması, KKTCnin tanınması anlamını taşıyacaktı. Bu ise, gelecekte Yukarı Karabağdaki ayrılıkçı yönetimin tanınması açısından tehlikeli bir örnek oluşturabilirdi"...***SEYDOVun açıkladığı "gerçek gerekçe", - hoşa gitmese de - aslında çok şeyi ifade ediyor. Bir an için bu konuyu Türk - Azeri yakınlığının dışında değerlendirirsek görürüz ki, yıllar boyunca "dost ve kardeş" diye tanımladığımız ülkelerin dahi KKTCyi tanımamasının veya Kıbrıs Türklerine destek olmamalarının nedeni, bunun "kötü örnek oluşturabileceği" korkusudur.Yıllar önce, Birleşmiş Milletlerde Kıbrısla ilgili hararetli bir dizi toplantıyı izlerken, Türklere destek vermeyen bazı ülkelerin temsilcileri ile görüşüp hükümetlerinin neden böyle bir tutum aldıklarını öğrenmeye çalışmıştım.Nijeryalı bir delege "dobra dobra" şöyle konuşmuştu: "Bizim ve bağımsızlığa yeni kavuşan birçok ülkenin başında bir ayrılıkçılık sorunu var. Biz toprak bütünlüğümüzü, ulusal birliğimizi korumak zorundayız. Eğer Kıbrısta bir Türk devletinin kurulmasını, yani adanın bölünmesini desteklersek, bu bize karşı bir emsal olarak kullanılacak, bu da parçalanmamıza yol açacak"...***AZERİ milletvekillerinin oylamadan kaçmalarına yol açan mantık da bu. Onlar da, KKTCye verecekleri desteğin, Yukarı Karabağ konusunda Ermeniler ve uluslararası camia tarafından Azerbaycanın aleyhinde kullanılmasından kaygı duyuyorlar.Aynı mantık, benzer durumda bulunan birçok ülke için de geçerli. Balkanlardan Ortadoğuya, Kafkasyadan Afrikaya kadar geniş bir coğrafyada, ayrılıkçı hareketlerin (şiddetle ve şiddetsiz) yayıldığı bir ortamda, "toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğin korunması" ilkesi, büyük önem taşıyor. Buna ters görünen hareketlere karşı ise, bir refleks veya tepki doğuyor.Tabii ki, Kıbrıstaki durum, Yukarı Karabağdan, Gürcistandan, Kosovadan, Sri Lankadan, Nijeryadan, Filipinlerden (sadece birkaçını sayarsak) oldukça farklı. Ayrıntıya inince bu farklı özellikler ortaya çıkıyor. Ama dışarıdan bakıldığında, (ve kamuoyunda egemen olan izlenime göre) "ayrılıkçılık" veya "bölücülük" ile ifade edilen durumlar birbirine benzer görünüyor veya öyle sunuluyor. Tıpkı, "toprak bütünlüğünün korunması" ilkesi konusunda olduğu gibi... skohen@milliyet.com.tr AZERİ milletvekilleri nihayet baklayı ağızlarından çıkardılar: Geçen hafta Strasbourgda toplanan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde (AKPM), Azerbaycan milletvekillerinin KKTC lehindeki bir tasarının oylamasına katılmamalarının esas nedeni, meğer öne sürülen gerekçelerden hiçbiri değilmiş.